“Balık hafızalı” deyimi bile tanımlayamaz unutkanlığımı…

Bazen yolda giderken nereye gittiğimi bile unutabiliyorum…

Buzdolabını açıp boş bakışlarla “Acaba ne arıyorum?” diye sorduğum çok olmuştur.

Unutmamak için parmağına bağladığı ipi niye bağladığını unutan biri varsa işte o benim!

Onun için kendime yeni bir hatırlama yöntemi buldum…

Post-it!

Hani şu unutmamak için sağa sola yapıştırdığımız renkli-yapışkan küçük not kağıtları…

Bakalım hafta sonu unutmayayım diye post-itime neler yazmışım…

İlk notum: “Zonguldak Belediye Meclisi”

Yaşanan gelişmeleri tüm çıplaklığıyla aktarmaya çalışıyoruz…

Ama her şey olacağına varıyor…

Bakın bu güne kadar başımı belaya sokacak her şeyi yazdım…

Ama beyefendi ne yalanlıyor, ne de geri adım atıyor!

“Beyefendi” dediğim zat, Muharrem Akdemir…

Birkaç kez yadım, yine yazıyorum…

 Akdemir 5 yıllık görev süresini tamamlayamayacak!

Zonguldak Belediye Meclisi, derken CHP’si, MHP’si, AKP’si yok…

MHP’liler durumu idare ediyor, Karagüzel’in başını çektiği AKP grubu ise kirli işlere sessiz kalmakla yetmiyor, el kaldırarak suça ortak oluyor…

Hepsi bu çarkın içinde…

Zaman her şeyin ilacı… Bakın görün Zonguldak Belediye Meclisi’nde daha neler olacak neler?

                                  ***  

Diğer bir post-ite “Erdoğan Kaymakçı” yazmışım…

Geç kalınmış bir yazı belki ama yazmasam eksik kalırım…

Erdoğan Kaymakçı’ya yapılan tek kelimeyle haksızlık, psikolojik linç!

Provokasyona böylesine açık bir dönemde birini hedef göstermek, hiçbir vicdanla açıklanamaz…

Aklı evvelin biri ya da bu yazılanlardan etkilenen bir grup o şehit cenazesinde Erdoğan Kaymakçı’ya saldırsaydı bunun hesabını kimse veremezdi…

Kaymakçı gibi toplumda saygınlığı olan bir akademisyeni, acımasızca eleştirip, insanların milli ve manevi duygularını sömürerek hedef tahtasına koymak kadar, bu saldırlar karşısında onu yalnız bırakmakta adil bir yaklaşım değil…

Askerden kaçmak için uyduruk çürük raporu alan bir gazetecinin “vatan-millet-Sakarya” edebiyatı yapması ne kadar komikse, ülkesini seven bir insanın sadece “barış” istiyor diye vatan haini ilan edilmesi de o kadar komiktir!

                              ***  

 Son post-it notum: “Çaturoğlu, cami”

Adamlar kafaya koymuş bir kere…

Uzun Mehmet Anıtı, benzinlikler karşısındaki çöp döküm sahası derken şimdi de “Lavuar alanına cami yapalım” demezler mi?

Allah aşkına cemaatin en yoğun olduğu öğlen vakti herhangi bir camiye gidin ve bakın kaç kişi var?

Bu gösteriş, desinlerden öteye gitmeyecek, iktidara yaranmaktan için yapılmış bir salvo…

AKP Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun, “Cenazelerimizi kaldıracak bir camimiz yok” lafını takdirlerinize bırakıyorum…

Çaturoğlu’nu duyan da, Zonguldaklılar bugüne kadar cenazelerini törenle yakıp, küllerini Üzülmez Deresi’ne atıyordu zannedecek…

Memlekete 3 kuruşluk hayrı olmayan bir adam, Mehmet Ali Şahin’in kapısında yatıp, tombaladan vekil olursa daha çok saçmalıklara şahitlik ederiz…

Lütfen Çaturoğlu’nu dikkatle izleyin…

Hak vereceksiniz!