Bazı nedenlerden dolayı bir müddet yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. Ancak ramazanın gelmesiyle de yazılarıma tekrar başladım. Ramazan ayı boyunca beraber olmamıza vesile olacak olan Halkın Sesi Gazetesi yetkililerine ve tüm çalışanlarına teşekkür ederim. Ramazan boyunca bu sayfada elimden gelen gayreti sarf ederek siz değerli okurlara faydası olacağını düşündüğüm bilgileri paylaşacağım. Öncelikle ramazan ayının İslam alemi için de hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ederim. Soma ocaklarında yerin yüzlerce metre altında, çocuklarına ekmek parası getirmek için tedbirsizlik yüzünden şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Orada şehit olanların muhakkak bir katilleri bulunmaktadır ve onların da bir an önce adaletin önünde hesap vermelerini arzu etmekteyim. Ramazan ayı hicri takvimin 12 ayından bir tanesidir. Ancak diğer aylardan ayıran pek çok özelliği vardır. Örneğin Kuran ramazanda inmeye başlamış, 23 yıl boyunca da inmeye devam etmiştir. Kuran’ın bir kitap halinde inmemiş, hayata seslenip insanlık için hidayet ve kurtuluş yollarını gösteren öğüt kaynağı olarak süreç içinde tamamlanmıştır. İnsan bu öğütlere uymak suretiyle doğru yolu bulup ve hidayete ulaşacaktır. Oruç tutmak Kuran’da emredilmiştir. Ramazan ve oruç konusuna şimdilik bu paragrafla yetiniyorum oruç konusuna bir sonraki yazımızda değineceğim çünkü. Müslüman için önce ramazan değil Kuran olduğu için yazılarımıza ondan bahsederek başlayacağım.

 

YABANCI DİL KURAN ÖYLE Mİ?

Kuran, insanın, doğru yolu bulması ve onun hem bu dünyada hem de öteki dünyada kurtuluşu için gönderilmiş bir rahmet kitabıdır. Arapça konuşan Arap bir topluma kendi dilinde indirilmiştir. Allah, mesajını insanlığın dilerinden biri olan Arapça ile iletmiştir. Şayet Kuran, Arap bir topluma Arapça bir dil değil de başka bir dille hitap etmiş olsaydı, Araplar, “Ya Muhammed bize yabancı bir dil ha!” diyerek daha işin başında verilmek istenen mesaja karşı çıkarlardı. Kendi kavminin, Allah resulüne böyle bir itirazda hiç bulunmadığı görülmektedir. Çünkü âliminden en cahiline kadar Arap toplumu onun verdiği mesajı, tebliğ edilen ayetleri gayet iyi anlıyordu. İtiraz edenlerse onu anlamadıklarından değil tam aksine çok iyi anlayıp, algıladıkları için karşı çıkıyordu. Kuranın mesajı, onların tüm düzenlerini alt üst etmekteydi çünkü. Kuran yapılmakta olan zulme, haksızlığa, adaletsizliğe, karşı çıkmaktaydı. Karşı çıkılan tümüyle bu özdü “Eğer biz o öğüdü (Kuran’ı) yabancı dilde bir okuma yapsaydık, elbette onlar, ‘Ayetleri ayrıntılı olarak verilmeli değil miydi? Yabancı dil mi, Arapça mı’ diyeceklerdi. De ki, o iman eden kimseler için bir kılavuz ve bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. V e o öğüt (Kuran), onlar üzerine bir körlüktür…” (Füsület 44)

 

GARİP BİR ANLAYIŞ

O gün Araplar Kuran’ın ne dediğini anlayıp işlerine gelmediği için itiraz ediyor, verdiği mesajı reddediyorlardı. Bugün ise gerçekten garip bir durum var ortada Kuran’ın ne dediğini hiç anlamadan, derinlerindeki felsefeyi anlamak için okumaya gerek bile görmeden kabul eden çok büyük bir kitle var. İnsanlar okusa da bir şey anlamıyor, çünkü dilini bilmiyor. Din kisvesi altına gizlenen bazı insanlar, Kuran’ın mesajını insanlara ana dillerinde öğretmek yerine, özünü değil de dilini kutsayan bir yaklaşımla Arapça metinleri ezberletmeye çalışıyor. Yazılanları mahreçli bir şekilde telaffuz edip papağan gibi tekrar ederek pek çok yanlışa sebep oluyor. Yüzlerce yıldır, halkımıza Kuran’ın okuma şeklinin bu şekilde olduğu vurgusu yapılıyor, bu telaffuz şekli tabu haline dönüşerek ne yazık ki günümüze kadar da uzanıyor. Yakın gelecekte de aşılması zor gibi görünüyor.

 

İşin acı yanı da Kuran bu şekilde mabetlerde, cenazelerde, ölülerin arkasından okunarak bir ölü kitabı haline dönüştürüldü, karşılığında da para alınarak bir geçim kapısı yaratıldı. Oysa Kuran, ne Arapça harflerinin mahreçli, güzel seslerle mabetlerde telaffuz edilmesi, için ne de cenazelerde ölülerin arkasına okunması için gelmiştir. Allah, Kuran’ı yaşanan hayatın tam ortasına insanlar doğru yolu bulsunlar ve iki dünyada mutluluğa ersinler diye hidayet kitabı olarak gönderdi. Kuran’ı anlamdan okuyup sevap kazandık demenin akıl ile açıklanabilecek hiçbir yanı yoktur. Allah resulü Arap olduğu için en yakınında bulunan Arapların anlayacağı dil olan Arapça ile gönderilmiştir. Türkiye’de inmiş olsaydı Türkçe, Rusya da inmiş olsaydı. Rusça, İngiltere de inmiş olsaydı İngilizce olarak inerdi. Şunu kabul etmeliyiz artık, Arapça Allah’ın öz dili değil, insan dillerinden herhangi bir tanesidir. Allah’ın tek dili olduğunu düşünmek onun yüce varlığı hakkında hiçbir şey bilmemekle eş anlamlıdır. Unutmayalım, Kuran insanlara akıl dışı ve ilime yaslanmayan hiç bir şeyi emretmez, hatta onların anlamayacağı bir şeyi hiç söylemez. Aksine Kuran insanların günlük yaşamından bahseder, sıradan olaylardan hayatın tümüne dair misaller çıkarırı. Yüzlerce yerde, “Akıl etmiyor musunuz?” ifadesini kullanması da bu yüzdendir zaten.

 

İSLAM’IN RAHMET OLMASI

İslam, ölüler dini olmadığı gibi tam aksine ölü kalpleri dirilten, hidayet ve kurtuluşa ulaştıran bir dindir. Kuran hayatta öncelik olarak hakkı, adaleti, hukuku tahsis ettirir ve haksızlığa zulme karşı durmayı emreder. İslam mazlumun, ezilmişin, itilmişin emeğin, alın terinin, miskinin, yolda kalmışın kısaca mazlumun, dini, dili ve rengi ne olursa olsun onun yanında olmayı ona yardım etmeyi emreder. İslam doğruluk, dürüstlük, iyilik, kardeşlik gibi insan hak ve özgürlüklerini içerisinde barındıran bir dindir. Günümüzün siyasal terminolojisiyle İslam, sosyal adaletçi ve demokrattır. Müslümanlar Kuran’ın İslam’ın sosyal adaletçi ve demokrat yapısını ortaya koyabilmek gibi bir sorumluluğu vardır. Ancak iki uç fikirden uzak durulmalıdır. Birincisi İslam her ne derse desin onun getirilerini bir kenara bırakarak her şeyin batıdan bekleyen batıcı uç kafa. İkincisi de aklın verileri olan içtihadın ortaya koyduğu değerleri yok sayarak onları batıcı ve sapık damgası ile damgalayan yobaz dinci uç kafa. Evet, Müslümanlar birbirlerinin kanını akıtmayı bırakıp tez elden İslam’ın bu anlayışını ortaya koymalıdır. Bunun için de Kuran’a dönmeli ve onu iyi kavrayıp hayatlarına koymalıdırlar. İslam’ın bu anlayışı sadece Müslümanlar için değil tüm insanlar için de rahmet olacaktır.

         

 OKUMAK KONUSUNDA DEĞERLİ SÖZLER.

Okumayı sevmeyene dokuz hoca az. (Atasözü) 
Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez. - Victor Hugo 
Okuma zevkini, Hindistan'ın hazinelerine değişmem. - E. Gıbbon 
Okumak bir deva, anlamak bir şifadır. - R. Necdet Evrimer 

Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır. - Bacon 
Okumasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu göreceksin. - W. E Channing 
Okumayı sevmek, hayattaki can sıkıcı saatleri güzel saatlerle değiştirmektir. - Montesquieu 
Okunacak en büyük kitap insandır. - Hacı Bektaş Veli 

Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe ulaştıramayan okçudan daha başarılı sayılmaz. - Montaigne 
Okuyabilirseniz her insan bir kitaptır. - W. Ellery Channing 
 Bir kitap, içimizdeki donmuş denize indirilmiş bir baltadır. - Franz Kafka 
Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki? - Franz Kafka 

Kitaplar ruhun gıdasıdır. - Japon atasözü 
Okumak, kadın ve erkek her müslümana farzdır. - HZ MUHAMMED 
Okumadan edindiğim biricik fayda bilgisizliğimi gittikçe daha iyi görmek olmuştur. - DESCARTES 

 

Yetişen zekaları kitaplarla beslemeyen uluslar, yıkılmaya mahkumdur - OVİDİUS 
Az bilmek için çok okumak gereklidir. - MONTESQUİEU 
Eğer bir insan bir kitabı okuduktan sonra, onu tekrar okumaktan zevk almıyorsa, o kitabı okumuş olmasının bile hiç bir değeri yoktur. - Oscar Wilde