İlk kez 70’li yılların başında dinlemiştim Ruhi Su’yu.
“Sanki Tanrı türkü söylüyor” diye düşünmüştüm.
Örneğin ‘Çanakkale’ türküsünü çok dinlemiştim başka başka yorumculardan.
Ya da bizim Bartın yöresinin ‘Gidiyom gidemiyom’ türküsünü..
Ama Ruhi Su’nun yorumunda, bu türkülerin bambaşka bir ruh ve içeriğe büründüğünü anlar, sözlerdeki vurguların ve bağlamadaki tınının gücünü hissedersiniz.
Ruhi Su Usta’da söz öndedir, bağlama arkadan gelir.
Güldür güldür basbariton Ruhi Su’nun sesi Seferberlik Türkülerini, Yunus Emreleri, Karacaoğlanları, Pir Sultan Abdalları, Semahları dinletmekle kalmaz; sizi o türkülerin, o ağıtların, o semahların bestelendiği, yakıldığı, dönüldüğü koşullara götürür.
Bakınız ne diyor Ruhu Su:
“…Ben halk türkülerini oldukları gibi değil, olması lazım geldiği gibi almaya mecburdum. Mesela bir Erzurum türküsünü Erzurumlu gibi söylersem, alelade bir taklitçiden öteye geçemem. Piyasada halk türküleri okuyanlar gibi. Oysa türkülerin birtakım sosyal hadiseler üzerine yakılmış, halkın kitabı, gazetesi, arzuhali olduğunu biliyoruz. Türkülerde dramlar saklıdır. Mesela ‘El veriyor, el veriyor / orta direk bel veriyor’ türküsünde olduğu gibi. Evin ekmeğini temin eden insanın ölümüyle meydana gelen dram.. Bu imajdaki dramı olanca açıklığıyla, acılığıyla duymamak kabil değil. Bunu duyduktan sonra sıra duyurmaya gelir. Duyurmak için de, bilinçle düşünmek, ileri batı müziğinin imkânlarından faydalanmak, onu en iyi nasıl verebileceğini tasarlamak zorundasın.”
RUHİ SU’NUN 28. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ
Bugün 28 yaşlarındaki gençlerimizin kaçta kaçı Ruhi Su’yu tanıyor?
Ne kadarı Ruhi Su dinleyebilme şansına erişmiş?
Ruhi Su’nun Nazım Hikmet şiirlerini çok iyi yorumladığını..
Nazım’ın Kuvayi Milliye Destanı’ndaki “Dört nala gelip Uzak Asya’dan” diye başlayan şiirini ‘Süvarinin Türküsü’ adıyla ilk kez Ruhi Su’nun bestelediğini..
1942 yılında Ankara Devlet Konservatuarı Şan bölümünü bitirdiğini..
Opera tekniği ile Türk Halk Müziğine ilk kez ve yepyeni ve olağanüstü bir yorum getirdiğini..
Ruhi Su’nun 1951 Tevkifatı’nda eşi Sıdıka Su ile birlikte tutuklandığını..
Ruhi Su’nun 1951 TKP davasından 1952-1957 yılları arasında 5 yıl hapis yattığını..
Ve nihayet 1912 Van Doğumlu, gelmiş geçmiş en büyük halk ozanlarından ve Türk Halk Müziği yorumcularından biri olan Ruhi Su’nun:
Kanser hastası olmasına karşın, 12 Eylül devamcısı zihniyetin, kendisine pasaport vermeyip yurt dışında tedavi olanağını yasaklayarak ölümüne neden olduğunu..
20 Eylül 2013’ün Ruhi Su’nun ölümünün 28.yıldönümü olduğunu gençlerimiz biliyor mu?
Egemen güçler unutturmak, silmek istiyorlar.
Pir Sultan Abdal’lar unutturabildi mi?
Ruhi Su’nun sesinin ve sazının tınısını Türk Halkının kulağından silebilir misiniz?