Merhaba güzel ülkemin güzel insanları 2014 yılı hepimize hayırlı ve uğurlu olur inşallah. Bu yıl ben, kan ve gözyaşı görmek istemiyorum. Hele sahtekarlarla, işbirlikçiler gidin kendinize başka bir dünya kurun. Hatta mümkünse benim ülkemden de gidebilirsiniz hiç sorun değil. Biz artık ne ağlayan bir anne, ne çaresiz bir baba, ne de tam yeşereceği sırada soldurulan fidanları görmek istemiyoruz. Çocuklarımıza tertemiz bir gökyüzü, dostluk kardeşlik ve yemyeşil ağaçlar bırakmak istiyoruz.

Yeni yıla her zaman ümitli başlamışımdır, nedense bu yıl farklı oldu. Okuduğum bir haber, o kadar canımı sıktı ki, sizinle bu konuda dertleşmek istedim. Sabah işe giderken yolda aile dostumuza rastladın. Yol boyunca biraz sohbet ettik. Kendisi eskiden bir parti için çok emek vermiş birisidir. Laf hemen “Seçim arifesi ne düşünüyorsun?”a geldi.  Bana verdiği cevap, “Bence her parti kendi makamına boy aynası koymalı. Her sabah o aynada ne gördüğüne bakmalı.” şeklindeydi.  Evet, “Haklısın” dedim. Yüzümüzdeki kiri silmeden aynayı silmek istesek de, o kir hep duracaktır. Kusurlarımız aynayı değil kendimizi temizlemekle olur. O makama gelebilmek için harcanan tüm emekler vaatler unutulur, rahatlık evresi geçirenler gün gelir zamanla koltuğa sığmaz, bir beden büyüğü ister.

Gerçeklik payı çok yüksek olan kötü espriler gün boyu aklıma geldikçe canım sıkıldı. Aslında çok da haklıydık, siz hiç seçilmiş koltuk sahibi olmuş ve göreve başladığından sonra zayıflayan bir yönetici gördünüz mü? Nedense hep enine genişliyorlar. Halkın sıkıntısını derdini kendisine dert edinse, verdiği sözleri tutamadığı vaatlerin derdine düşse, hiç ensesi kalınlaşır mı? Evet ,seçim yaklaştı, herkes kendi kalesini güçlendirmek sevdasına düştü bile. Gün gelecek sandıklar açılacak ya sandıktan sadece oy çıkarsa ne olacak ya o sandıktan insan, adam gibi adam çıkmazsa ne olacak. Kim ne derse desin, kim nasıl anlarsa anlasın, nasıl yorumlasalar da günü birinde gerçeği anlayacaklar. Şimdi herkes neyle uğraşırsa uğraşsın… Bizim derdimiz insanı ortaya çıkarmak. Çünkü insan kişiliğinin şahsiyeti ile insandır. Onun için insanı bulduk mu, sonrası kolay. Varsın sözlerimizden bir şey anlamasınlar sana mı kaldı desinler, varsın bir birine bakıp gülsünler. Ne yaparlarsa yapsınlar biz onları hoş görür yine insanı anlatmaya, tanıtıp ortaya koymaya çalışacağız. Hayvanı yularından insan sözünden bağlarlar. Hayvan yularının eriştiği yere kadar uzanır yemlenir. Sonra bekler yeni biri gelecek ya yularını uzatacak ya da bulunduğu yere yem atacak ki karnını doyursun da açlıktan ölmesin.

İnsan da sözünden tutulur ki sözünün peşine gidilir. Acından ölse sözünden dönmez denir, ona inanılır; verdiği söz nasılsa, o çizgide gider diye. İşte güvenin huzurun temeli buradan geliyor. İnsan bir kere söz verdi mi, o söz gövdesinden, başından daha önemlidir. Güven duyulmuyorsa o zaten yoktur ortada, bir insan yoktur, sadece maddi hedeflerine ulaşmak için basamak basamak çıktığı omuzlar vardır. Böyle birine ya da birilerine kıymet verilmez, inanılmaz, güvenilmez. Gövdeni en güzelinden giydirsen ne yazar, o zaten toprak olacak. Mideni en iyisiyle doldursan ne olacak? Onu da toprak doyuracak ama ya insanlığını nasıl doyuracaksın? Nasıl anılmasını sağlayacaksın? Şimdi bakıyoruz, adamın biri çıkıyor, bir başkasının açığını yakalamış ya efendim, mikrofonu eline alıyor, meydan onun… “Sen” diyor, “işçilerin parası ödemedin” “Ödenmezse şöyle böyle yapacağız” diyor, kendince halkın sözcüsü olup, hak savunuyor… “Sayın başkan aday adayı, sen neden kendi işçinin parasını ödemedin ki”  diyen yok.  Kendini haklı çıkaracak çeşitli basit bahaneleri var tabii.

İğneyi önce kendine batır da başkası söyle dursun. Elinde fenerle gezen Diyojen adlı filozofu hatırlamamak mümkün değil. Diyojen gündüz elinde fenerle kalabalıklar arasında dolaşır, bir taraftan da “Adam arıyorum, adam arıyorum” diye bağırarak gezintisine devam eder. Halk arasından açıkgöz biri, “Bu kadar adam arasında ne adamı arıyorsun" demesine rağmen Diyojen adam aramasına devam eder. Ünlü filozof her geçen gün daha da adam arayacak. Çünkü adam olmak kolay olmadığı gibi, adam bulmak da kolay değildir. Hele ki şu sıralar halkın sözcülüğüne soyunmuş olanların  matruşkalara ne kadar benzediğini açıkça görüyoruz. O  halkın gözündeki devasal kişilikler, atıp tutanlar  foyaları  ortaya çıktıkça matruşka gibi oluyorlar. Açtıkça içinden başka biri çıkyor ve küçüldükçe küçülüyorlar.

 

Kimimiz  madde tuzağına, kimimiz şöhret tuzağına düşmüşüz. Kimimiz ümitsizlik tuzağına, kimimiz vurgun tuzağına düşmüşüz. En kötüsü,  görüp de susmuşuz. Bana dokunmayan bin yaşasın diye, yakalanmışız kapanlara. Tıpkı yuları bir başkasının elinde olup yettiği kadarını yemiş başka bir yere gidememişler gibi. Kendi şahsiyetimize uygun kişileri bulup, bizi temsil edecek kişilere çok dikkat etmeliyiz. Hedefi var mı, gayesi nedir, başkasıyla mı uğraşıyor, yoksa kendi sözlerini planlarını mı hayata geçirmeye çalışıyor? İnsan sevgisi var mı, hayvanları seviyor mu, çok dikkatli olmalıyız. Adaylarımız iyi tanımalıyız. Boşa harcanacak bir oyumuz yok.