Cumartesi günü Çatalağzı’nda eylemdeydik…

İhaleye 48 saat kala yapılan yürüyüş…

Yumurtanın oluşumunun son evresini hatırlattı bana…

Bize has bir durum anlayacağınız…

Türk’ün aklının ne zaman çalıştığı konusunda hem fikiriz ama…

Bu kadarına da pes doğrusu!

Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş…

Bizim sendikacılarımızın aklı yeni başına geliyor.

Hele şu Tes-İş Sendikası yok mu?

Ekonomik olarak en güçlü sendikaların başında gelmelerine rağmen bugüne kadar birçok toplumsal olayda, onları meydanlarda göremedik…

Ne zaman çalınan ekmek kendilerinin ki oldu, düştüler yollara…

Peki neyi, kimi beklediniz?

Ya GMİS’e ne demeli…

Eskiden Genel Maden İş Sendikası denildi mi iki kere oturup düşünecektiniz.

Protokoldeki yeri, toplumdaki saygınlığı ve ağırlığı kayboldu gitti yıllar içinde.

Hemşehri derneklerinden farkı kalmadı GMİS’in…

Gerçi, kendi üretim sahasında devlet madenlerine özel sektörü sokan aciz bir sendikadan ÇATES’e sahip çıkmasını beklemek ne kadar doğru olacaksa…

ÇATES için bugün son teklifler alınacak…

Muhtemelen ihaleyi alan firma revizyona girecek ve ithal kömürle çalışan kazanlar kuracak.

Kulislerde adı geçen en güçlü aday LİMAK…

Çatalağzı’ndan eylem dönüşü bugünkü ihaleye teklif verecek yerli sermaye temsilcileriyle görüştüm…

Onlar da umutsuz, LİMAK’ı favori görüyor…

Ve ekliyorlar…

“İhaleyi alan firma Zonguldak kömürü almazsa bu şehir ekonomisinin sonu olur.”

Hepsine geçtim…

Ya Çatalağzı halkının duyarsızlığına ne demeli?

Dönüş yolunda eyleme katılanları işyerlerinde, kahvehanelerde, evlerinde çaylarını yudumlayarak izleyen teslim olmuş insanlar gördüm…

İlk önce yaşadıkları beldenin termik santral cehennemi olmasına “En azından çocuklarımız tok ölecek” diyerek göz yumanlar…

Şimdide belde ekonomisinin can damarının kesilip özelleştirilmesine seyirci kalıyorlar…

Ama elindeki bastonu ve yıllara direnen kambur bedeniyle kilometrelerce yürüyüp eyleme destek veren 77 yaşındaki Emine Durmuş’u görünce umutlarım yeşerdi…

Bir ara anons arabasında şiir gibi konuşan Yatağan’da işçi olarak çalışan Tes-İş’in anons görevlisinin kulağına eğilip müziği bastırmak için bağırdım:

“Çok geç kalmadınız mı?”

Bir savaşçı edasıyla, kendinden emin cevap verdi:

“Göreceksiniz… Onları santrallerimize sokmayacağız. Ekmeğini kaybeden insandan her şeyi bekleyin”

Keşke Yatağan işçisinin kararlılığını, ÇATES işçisinde de görebilseydik…

Keşke GMİS, Cumartesi günü yapılan eyleme yüz kişiyle değil de binlerce insan taşıyabilseydi…

Bana göre o tren çoktan kalktı…

Geç kalınmış da olsa ben ÇATES işçisinin haklı mücadelesini sonuna kadar destekliyorum.

 

***

 

Pazar günü yani dün bizim Subatan United’ın ilk maçı için Fener Sahası’ndaydık.

Kardeş kulüp Tepebaşı karşısında sahadan 2-0 galip ayrılıp gülen taraf biz olduk…

Yedek kulübelerinde soyunup idmana çıkan, göçükten sağ çıkıp antrenmana gelen, maden ocağında 6 saat kazma sallayıp aynı gün idmanda 6 kilometre düz koşu yapan, Subatan’dan Kilimli sahasına bayır aşağıya yürüyerek gelip, cebindeki son parayla dolmuşla evine dönen, ama azığından umudu hiç eksik olmayan gerçek bir işçi takımından bahsediyorum…

Ve o kulübün başkanı olmaktan onur duyuyorum.

Bunca imkansızlıklar içinde ayakta kalmaya çalışan tüm spor kulüplerimizi yürekten kutluyorum.