Pazar günkü gazetelerde şöyle bir haber vardı: ''Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edilen üç fidan; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, ölümlerinin 45'nci yıldönümünde mezarları başında türkülerle ve karanfillerle anıldı.''
Artık ''Üç Fidan'' olarak anılmaya başlanan bu üç gençten Hüseyin İnan benim yakın arkadaşımdı. O da benim gibi Anadolu'nun bir köyünden geldiği için iyi anlaşırdık. O yüzden ODTÜ yurtlarının çalışma salonlarında beraber aynı masada ders çalışırdık.
Hüseyin İnan İdari Bilimler Fakültesinde okuyan, kendi halinde iyi bir çocuktu. 1967 - 1968 ders yılında ikimiz de 1.nci sınıftaydık. Ben onun kadar kendini derse vererek çalışan birisini görmedim. Kitabın üzerine adeta yatarak yutarcasına çalışırdı.
Fakat yılın ortalarına doğru, bu güne kadar hala anlayamadığım bir şey oldu: Hüseyin İnan ders çalışmayı aniden bıraktı; çalışma salonuna da uğramaz oldu! O güne kadar sakin bir arkadaş olarak gördüğüm Hüseyin, o günden sonra okulun Sosyalist Fikir Kulübü'nün (SFK) en aktif ve en cesur elemanlarından biri oldu. Bu aktivite bilinen hazin sona kadar da devam etti.
Biliyorsunuz aslında o yıllardaki öğrenci olayları; 68 Kuşağı denilen dünya üniversite gençliğinin statükoya başkaldırı hareketinin Türkiye'deki yansımasıdır. Türkiye'de bu başkaldırı hareketinin başını çeken de daha ziyade Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencileri olmuştur. Nitekim bu Üç Fidan'ın ikisi ODTÜ'lüdür. Deniz Gezmiş ise; ODTÜ'lü olmamasına rağmen ODTÜ yurtlarında kalmış ve eylemlerini buradan yönetmiştir.
Fakat benim burada asıl vurgulamak istediğim husus;Sinan Cemgil olayıdır. Üç Fidan her sene türkülerle ve karanfillerle anılırken Sinan Cemgil'den pek bahsedilmemesini haksızlık olarak görüyorum. Çünkü öğrenci hareketlerinin asıl planlayıcısı ve lideri bana göre Sinan Cemgil'dir. Daha önce vurulmuş olması ve Üç Fidanla beraber asılmamış olması bu gerçeği değiştirmez.
Sinan Cemgil'de ODTÜ'lüydü ve Mimarlık Fakültesi öğrencisi idi.
Buradan samimiyetle söylüyorum ki; Sinan Cemgil benim hayatımda gördüğüm gelmiş geçmiş en müthiş bir hatipti. Forumlarda mikrofonu eline aldığı zaman, ben dahil tüm stat ayağa kalkardı. Ben böyle birşey görmedim ömrümce!. Tüm öğrenciler adeta hipnotize olmuş gibi büyük bir hayranlıkla onu dinlerdi. Yani neredeyse ''haydi düşün peşime, Amerika'yla harbe gidiyoruz'' dese, peşine düşecektik! O derece etkileyici bir hatipti!.
Sinan Cemgil sonradan Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile birlikte, devrimci mücadeleyi, ''öğrenci hareketi'' olma noktasından ''halk örgütlenmesine'' taşımak amacıyla, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nu (THKO) kurdu. 31 Mayıs 1971'de bir grup arkadaşı ile birlikte Amerikalıların Kürecik Radar Üssü'ne baskın yapacakları sırada, bir ihbar üzerine Adıyaman Nurhak Dağlarında askerler tarafından kuşatıldılar. Kendisi kaçabilecek durumda iken, yaralanan bir arkadaşını kurtarmak üzere geri döndüğü sırada vurularak öldürülmüştür.
Ben o yıllarda ODTÜ Sosyal Demokrasi Derneğinin (SDD) aktif bir üyesiydim. Dolayısı ile bu arkadaşlarla aynı fikirde de değildim. Ama ''yiğidi öldür; hakkını yeme!'' sözünde olduğu gibi onları takdir de ederdim. Arkadaşım olması nedeniyle tabii ki Hüseyin İnan'ın ölümüne çok üzüldüm. Ama fikirlerini paylaşmasam da, müthiş bir hatip ve lider olan Sinan Cemgil'in ölümüne daha çok üzüldüğümü itiraf ediyorum. Eğer öldürülmeseydi bu gün çok iyi bir parti lideri bile olabilirdi.
Özellikle solda lider sıkıntısı çekildiği şu günlerde!