Dün sürpriz bir ziyaretçimiz vardı…

Kim bilir belki de bunda bizim de eksiğimiz olmuştur.

Ama en azından aynı şehirde yaşayan biri olarak bile yan yana gelemediğimiz Memur Sen İl Temsilcisi Kamuran Aşkar ve arkadaşlarının gazetemize ziyareti benim için ayrı bir anlam taşıyordu…

Aynı konuda farklı düşünsek bile her halde ikimizde  “Adalet” , “Özgürlükler” , “İnsan hakları” kavramlarının karşısında olamazdık…

Sohbet arasında espriyle karışık ısıran cümleler kursalar da konuştukça ortak noktalarda buluşuyorduk…

Ne o Memur Sen’in kamudaki kadrolaşmasını inkar etti…

Ne de İmam Hatipli olmanın atamalarda bir referans olduğunu…

Sadece “tek referans bu değil” dedi…

Aşkar, her ne kadar kabul etmese de satır aralarında inceden inceye geçmişle bir hesaplaşma içinde olduğunu, şu sözlerle ele veriyordu:

 Ne olacaktı?  4+4+4’e karşı duran, 28 Şubat sürecinde, 27 Nisan e-muhtıra döneminde milletin yanında değil de derin güçler ve darbecilerin yanında olanları mı mükafatlandıracaktık?”

Aslında meselenin özeti de tam da buydu…

Söylediği sonuna kadar doğru bir cümle daha vardı:

“Eğer 13 yıldır CHP ya da MHP iktidar olsaydı, bir tek Memur Sen’li müdür koltuğunda kalabilir miydi?

Kamuda liyakat aramaksızın kadrolaşmaya giden AKP iktidarını en sert şekilde eleştiren bir gazeteci olarak ben bile Aşkar’ın bu sözü karşısında bir şey söyleyemedim…

Sahiden de yıllardır kangrene dönüşen en büyük hastalığımız adam kayırmak, bizim gibi düşünmeyeni ötekileştirmek değil mi?

Tabi iki yanlış bir doğru yapmıyor…

Yani Aşkar’ın bu söyledikleri Memur Sen’in neredeyse tüm bürokratları Memur Sen üyelerinden seçtiği gerçeğini haklı kılmıyor…

Bu kıyımın kamu hizmetlerinde yarattığı tahribatı konuşmaya bile gerek yok…

Eğer Sayın Aşkar ve arkadaşları ellerindeki gücü adil kullandıklarına inanıyorlarsa söyleyecek sözümüz yok…

Ama ben ve benim gibi birçok insan bu işi abarttıklarını, geçmişte yapılan adaletsizliğin bir adım önüne geçtiklerini düşünüyor…

 Her şeye rağmen bunları konuşabilmek, medeni bir ortamda tartışabilmek güzeldi…

Şüphesiz bir tarih öğretmeni yeri ve zamanı geldiğinde nasıl bürokraside görev alabiliyorsa, bir din dersi öğretmeni de o görevlere gelebilmeli…

Bizim itirazımız, din dersi öğretmenlerinin müdür olmasına değil, itirazımız atamalarda İmam Hatip mezunu olmanın bir ayrıcalık olmasınadır…

Yoksa,  ideolojileriyle ters düşme pahasına sırf Memur Sen üyesi oldukları için daire müdürü, müdür, şef yapılan Din Kültürü öğretmenleri yüzünden din derslerinin boş geçmesini ne Kamuran Aşkar açıklayabilir, ne de İslamiyet’i referans göstererek siyaset yapan AKP’li arkadaşlarımız…

Memur Sen için “Yandaş” ifadesini kullandığımız için bizi eleştiren Sayın Aşkar’ı siz gazeteci olsaydınız nasıl tanımlardınız:

Yandaş mı Candaş mı?