ÖZDEMİR İNCE
(200 sayfa)
Bu kitabın türü kapakta DENEME diye belirtilmiş.
Yazar Özdemir İnce, yurt içinde, yurt dışında tanınmış, edebiyat ve gazetecilik alanlarında birçok ödülü olan bir şairimizdir. Deneme, araştırma, inceleme, söyleşi yazarın tanındığı diğer alanlardır.
Bu kitap Yaşar Kemal'le yapılan söyleşileri, konuşmaları, sunumları, denemeleri, mektupları içermektedir. Kitabı ders çalışır gibi okudum. Kendimce önemli bulduğum yerlerin altını çizdim.
Altlarını çizip burada paylaştığım cümlelerle size kitabın havasını yansıtabildiysem ne mutlu bana!
Gençliğimde, edebiyat öğretmenliğini seçmemde, Yaşar Kemal okumalarının katkısı ve etkisi en önde olmuştu.
1. "Adana'da Halk evine gidip geliyordum. Abidin Dino ile Güzin Dino oraya sürgün gelmişlerdi."... Ramazanoğlu Kütüphanesinde yatıp kalkıyor. Hatta bunu Güzin Hanım da anlatmıştı, bir torba kitap veriyor Yaşar Kemal'e. Yaşar Kemal köye gidiyor bakıyor ki üç takım Don Kişot çıkıyor kitapların içinden ikisini geri getiriyor. Güzin Hanım diyor ki " Hayır hayır, fazla vermedim, üç kez oku diye verdim."
(s. 12)
2. "Yani edebiyat dili ile halkın konuştuğu, kendini ifade ettiği dil aynı değildi." Ö. İ. (s. 16)
3. "Yaşar Kemal erdemleri ve rezillikleri çarpıştırır.". Ö. İ. (s.19)
5. Yaşar Kemal "En çok beğendiğim, etkilendiğim yazar Faulkner" diyor. "Ondan sonra Homeros ve Stendhal," diyor.
Ö. İ. (s. 22)
6. Yaşar Kemal, bu gerçekler açısından, "İnsan yaralarını tımar etmek için yazar ve şair olur" savını da doğrulayan bir başlangıç ve sonuç olarak görülebilir. Yaşar Kemal bir yetim, çünkü üvey ağabeyi onun gözleri önünde camide babasını öldürmüştür. Kimdir bu üvey ağabey? 1915 yılında Rus ordusunun önünden kaçan ailenin Van Gölü dolaylarında, bir yol kıyısında bulduğu terk edilmiş bir kundak çocuğu. Yaşar Kemal kekemedir ve on yaşına kadar kekeme kalacaktır, çünkü üvey ağabeyinin, babasını öldürdüğünü gözleriyle görmüş ve ağzı yarı yarıya mühürlenmiş. Bir gözü kördür, çünkü amcası kurban keserken elindeki bıçakla Yaşar Kemal'in gözünü kör etmiştir.
Ö. İ. (s. 82)
7. ... Şairler ve yazarlar bir tarihsel ortamda (ortama), belli bir toplumda (topluma), belli bir coğrafyada (coğrafyaya) doğarlar ve onların parmak izi olurlar. Kuşkusuz Yaşar Kemal de Çukurova'nın parmak izidir, kardiyografisidir. Bu nedenle Yaşar Kemal, Kafka'yla ilgili olarak sorar: "Dava'yı, Şato'yu yazabilir miydi? Bir Yahudi olmasaydı, o kurşungeçirmez karanlık onun ülkesi olabilir miydi?" Elbette yazamazdı, olamazdı, tıpkı Yaşar Kemal gibi...
... yazılı edebiyat ortamına Yaşar Kemal 17 yaşında girdi ve otuz bin kitaplık Ramazanoğlu Kütüphanesi'ne gömüldü.
Ö. İ. (s. 87)
8. Doğayı, doğayı sevmeyi ve anlamayı, nesnelerin sözcüksüz ve sessiz dilini; ağaçların, kayaların, taşların, suyun, bulutların gözü olduğunu; bunların nabız ve yüreklerinin attığını da Yaşar Kemal olmasaydı bu kadar erken öğrenemezdim.
... Yaşar Kemal benim ilk şiir Öğretmenimdi. Ö. İ. (s. 95)
9. Şimdi artık evde yazmaya karar verdim. Evim İstanbul'un epeyce dışında, denize yakın bir yerde. Evin yanındaki koruda da kışın bile yürünebilecek, üç kilometrelik bir yol var. Bir de başka, dokuz kilometrelik bir yolum var. Kısa düşüneceksin bu, üç kilometrelik orman yoluna gidiyorum. Uzun düşüneceksem, dokuz kilometrelik yola çıkıyorum. Kimi günler ormandaki yolu iki, üç kere turladığım da oluyor.
Y. K. (s. 104)
10. ... İnsan değerleri bir üç yüz, dört yüz yılda yok olursa, insan yiten değerlerini yeniden yaratır. Hem de daha yeni, daha güzel, daha insanca.
...
Okuyucuya gelince, okuyucuya ulaşmayı, onun için yazmayı hiç düşünmedim. Hep iyi, sağlam, gerçek bir edebiyat nasıl olmalı, diye düşündüm. Bizde bir söz var, çanağında balın olsun, arısı Bağdat'tan gelir. Ben okuyucuyu düşünmedim, derken acaba kendimi aldatmıyor muyum? Okuyucuyu hiç düşünmeyen bir insan, romanın sürükleyici olmasını, soluk kesmesini baş uğraşı yapar mı?
Bu bakımdan benim yastık kitabım La Dame aux Camelias oldu. Romanda sürüklemenin gizleri bu romandaydı.
Y. K. (s. 105-106)
11. Ben umut ederek yaşayan kişilerdenim. İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır, diyen, yıllarca da bu düşüncenin üstünde duran, yazan kişiyim. ... Sen de biliyorsun, ben aydınlığın türkücüsüyüm, demiyor muyum?
Y. K. (s. 115-116)
12. Anlatım sanatları yaratıldığından bu yana, gerilim hep önde olmuştur. Hiçbir romancı gerilimden vazgeçemez.
Y. K. (s. 119)
13. Evrende her şey değiştiği gibi insan da değişir. İşin en olumlu yönü de insanın değişmesi. Değişimde de insanlığın öncüsü, şimdiye kadar anlatıcılar olmuştur. Herkesin Don Kişot'u düşünmesini öneriyorum.
Y. K. (s. 120)
14. Artık önde olan sınıf sorunu değil, açlık sorunudur. Bu, sınıf sömürüsünden daha tehlikelidir. Bu tehlikeyi insanlık düşünmeye başladı bile.
Y. K. (s. 127)
15. İnsanın güzel yanı da korkularının üstüne yürümesidir.
Y. K. (s. 132)
16. Kitabın bu bölümünde epeyce şaşıracaksınız: ilk bölümde göklere çıkartıp Tolstoy'un, Dostoyevski'nin yanına koyduğum, yirminci yüzyılın en büyük romancılarından biri olduğunu ileri sürdüğüm Yaşar Kemal'i acımasızca eleştiriyorum. Ama eleştirdiğim romancı, öykücü Yaşar Kemal değil bir ezberci siyasetçi gibi konuşmaya kalkan Yaşar Kemal.
(s. 157)
17. Yaşar Kemal'in büyüklüğüne, gerçekliğine toz konduramam, dilim damağımda yapışır, yazdığım elim kurur. Yaşar Kemal konuşmalarında söylediklerini ve bu konuda yazdıklarını romanlarında kahramanlarının birinin ağzından söyleseydi ve eğer tartışma konusu yapsaydı kesinlikle eleştirmezdim.
Çünkü yazınsal bir yapıtın yapısı içinde yer almış olurdu.
Bu bakımdan "Yaşar Kemal Türkiye'dir!" diyorum.
Ö. İ. (s. 162)
18. Evet, halktan kopmadan aydın olmanın, halka yararlı aydın olmanın olanağı yoktur.
Ö. İ. (s. 176)
19. Yaşar Kemal'in yirminci yüzyılda hemen hemen dengi yok. On dokuzuncu yüzyılda yeri Balzac'ın, Stendhal'in, Zola'nın, Dostoyevski'nin yanı.
Ö. İ. (s. 179)
20. Büyük Yaşar Kemal, "Ulus Devlet" yorumunda da yanlış yapıyor. Günümüz Türkiye'si ulus devletin tek tip insan yaratmadığının en canlı kanıtı. "Halk" kavramının yazınsal anlamı ile politik ve sosyolojik anlamları da aynı değil. Bir hayranın itirazları bunlar...
Ö. İ. (s. 181)
Saygı ve sevgilerimle...