Bugün bir ortamda genç bir fen/fizik öğretmeni ile karşılaştım. Henüz kamuya atanamamış idi. Yaşı 26-28 arasında idi. “Neler yapıyorsunuz?” diye sordum. “Çokça özel ders veriyorum” dedi. 
“İşleriniz nasıl, geçinebiliyor musunuz?” dedim.  
“İşlere yetişemiyorum. Saati 350-700 TL karşılığı gün boyunca 5-10 saat ders veriyorum. Çok memnunum vb.” dedi.  
“Asgari ücretin 11 bin 400 yüz TL olduğu bir ülkede bu ücretler biraz çok değil mi?” dedim. “Ben daha az alıyorum. Tanıdığım bazı öğretmenler haftada 2 gün MEB’e bağlı okulda 15 saat ders verip 26-30 bin TL maaş alıyorlar. Geriye kalan 5 günde 30-40 saat özel ders vererek ayda 30-80 bin TL para kazanıyorlar” dedi.  
“Kazancınız oldukça tatmin edici. Bu kadar yüksek kazancınız var. Peki maliyenin, devletin bu çalışmalarınızdan haberi var mı?” diye sordum. “Herhangi bir vergi kaydım yok” dedi. 
Asgari ücretten bile vergi alan devletimizin ayda 30-80 bin TL özel ders geliri elde eden, villa gibi evde yaşayan, kocaman arazi taşıtlarına binen bazı işbilir öğretmenleri de takip etmesi gerekiyor. 
Yılın öğretmeni seçimi etik değerlere asla uygun değildir 
MEB tarafından her yıl 81 vilayetten en iyi öğretmenin seçimi yapılıyor. 32 yıl MEB bünyesinde çalışmış olan bir öğretmen olarak her sene seçilen öğretmenlerin yüzde 90’ının bu ödülü hak etmediğini düşünüyorum.  
Çünkü, 
1. Öğretmenin üye olduğu sendika "düzenin" kabul ettiği bir sendika değil ise aday olan kişi eleniyor. 
2. Öğretmenin dersleri anlatma, öğretme başarısı asla ölçülmüyor. 
3. En iyi öğretmeni belirleyen okul idarecileri ve ildeki seçim kurulu "objektif" ölçülerle tespit edilmiyor. 
4. Gerçekten çok çalışan, projeci, araştırmacı, yüksek lisans ve doktora yapmış öğretmenler farklı düşüncede ise yok sayılıyor. 
5. Hiçbir işe yaramayan projelere, çalışmalara, kurslara katılmış olan öğretmenler siyaset ve sendika ağalarına yakın ise ön plana itiliyor. 
Sonuç olarak yılın öğretmeni seçimleri başarılı eğitimcileri ortaya çıkarmıyor. Tam tersine çok başarılı olanların çalışma şevkini kırıyor.