90. Yılın Özeti
Son yıllarda her Cumhuriyet Bayramı’nın gündem ya da gündemleri vardır. Kutlamalar iptal olur; kitlesel kutlamalara izin verilmez. Devlet erkanı hastalanır veya yurtdışına gider.
Bu bayramın da gündemi vardı. Ancak önceden olanlar olmadığı gibi, iktidar bir anda Cumhuriyet Bayramı’na sarılıverdi. İktidar geçmiş bayramlardaki gibi inatlaşmadı. Polis ve cop kullanarak gündemi değiştirecek trajik olaylara sebebiyet vermedi.Üstelik bu bayramı tatil edecek bir konu da bulamadı.
Ve en önemlisi Cumhurbaşkanı ve Başbakan hasta olmadı. Hatta yurtdışı geziye bile çıkmadı.
Sabah törenlerde yer alırken, akşam şovlarını yaptı.Tabii ki iktidarın bu “uslu” duruşunun ardında yine bir sinsilik vardı.
Günlerdir yandaş medyalarıyla pişirdikleri “153 yıllık” özlemlerini yani “Marmaray”ın açılışını yaptılar İstanbuil’da.Medya tam tekmil alanlar yerine Üsküdar’da toplanmıştı. Sabahtan akşama naklen yayınlarla vatandaşı evinde tutmaya çalıştı.
Malum seçim yaklaşıyor. Medyasıyla kucak kucağa şova soyunmuşlardı bir kere.
Ülkede başka gündem olmamalıydı. Bayramlar kutlanır geçerdi. Ama Marmaray bir kez açılacaktı.
Sayın Başbakan Karaelmas Üniversitesi’ni Zonguldak’ta ilk (?) kuran kişiydi, Bu projeyi de o imza atmıştı.(?)
Oysa Boğaz Tüp Geçit projesi ile ilgili önemli bir gerçek ortada idi. Ama kimse bundan söz etmedi bile.15 Şubat 2000 tarih 23965 Sayılı Resmi Gazete’deki karar şöyle başlıyor:
“2000/63: Boziiyük-Mekece Otoyol Projesi ve İstanbul Boğazı Tiipgeçit İnşaatı Projesi'nin finansmanı için Japon Denizaşırı Ekonomik İşbirliği Fonu (OECF)'ndan sağlanan 29.367.000.000 Japon Yeni ve 12.464.000.000 Japon Yeni olmak üzere toplam 41.831.000.000 Japon Yeni tutarındaki krediye ilişkin Hükümetimiz ile…”
Altında da Başbakan Bülent ECEVİT ve Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’in imzaları. İktidar, bu gerçeği görmezden gelmesi bir yana yedi düveli çağırdıkları açılışa anlaşmanın altında imzaları bulunanları ve muhalefeti bile davet etmedi.
Yani önceki hükümetlerin projelendirip fizibilitesini yaptığı ve hatta finansman desteğini sağladığı proje, 19. yüzyılın ikinci yarısında kapitülasyonlarla ayakta duran, Düyun-u Umumiye’si gavura teslim, toprakları bir bir elinden giden ve askerini zor besleyen Osmanlı’nın düşü oluverdi, Cumhuriyet Türkiye’sinde.
Osmanlı’nın borçlarıdır ki, cumhuriyet ile birlikte ödenen ve üstüne aydınlık yarınların temelini atan kurum ve kuruluşları yaşama geçiren cumhuriyet Türkiye’sinde, artık bu kuruluşları haraç-mezat satarak, halkın tepesine bindirdiği vergilerle yaratılan eserleri şova dönüştüren bir güruh izledik bu bayram.
Oysa ülkenin bir de gerçek ama “saklı” gündemi vardı. Sabah televizyonları izleyenler, geçmişin o şaşalı geçit törenleri yerine adeta bir cenaze merasimi seyrindeydiler.
Ankara’da resmigeçit törenlerinde bir iki ıslıktan başka vatandaş yoktu. Ama Tandoğan dolmuştu.
Muhalefet, “saklı” gündemin içinde adeta korsan eylem yapıyordu. Vatandaş coşkulu ve sloganlar ağır.
Hele hele İzmir Gündoğdu. Akşamdan başlayan gösteriler gün boyu sürüyordu.
Ve Zonguldak. İki tören izledi Zonguldaklı. Gündüz resmi kimliğinden arınmamış, al gülüm-ver gülüm; akşam ise mahşeri bir kalabalık akmıştı Zonguldak Garı önüne.
54 Plakalı bir şerefsizin fütursuzca daldığı kalabalık, “inadına kutlama” diye haykırıyordu, tren sirenleri arasında. Öğrencisi, emeklisi, çalışanı, tüm kentli ve Çarşı bile orada. Kalabalık yoğun ama heyecan buruk.
Tek eksik vatandaşı coşturacak sloganlar. Onları yönlendirecek ortak ses. İnsanlar zıp zıp zıplarken, 90. yılında cumhuriyetimizi özetliyorlardı:
“Memleket Çıldırdı, Demokrasi İstiyor.”