Meraklıları bilir penguenleri.

İlgisini çekmeyenlerimiz ise, “GEZİ” direnişi sırasında tanıdı penguenleri.

Duyarlı canlılardır penguenler. Uçamayan bir kuş türüdür ama mükemmel yüzücüdürler.

Oysa duyarsız ve duyargasız sıçanların kurtuluşu olmuştu, baharın yaza vurduğu günlerde penguen masalları.

Antartika'da uzun kutup gecesi günesin ufuktan yükselmesiyle biter ve altı ay sürecek gündüz başlar. Çok geçmeden smokinlerini giymiş penguen sürüleri, kısa bacakları üzerinde hoplayarak ilerlemeye başlar. Önlerinde yürümeleri gereken yüzlerce kilometre berrak buzlu yol vardır.

Sıçanlar geceli-gündüzlü, yağmur-çamur demeden yol almaktadır. Muhalifleri peşi sıra adliye kovuğuna gönderirlerken, düzmece senaryo ve soruşturmalarını boy boy basıp, saatlerce düzmece senaryo ve soruşturma anlatmaktan geri kalmazlar ekranlarda.
Smokinli kahramanlarımız 1 adımda ancak 10 cm ilerleyebilir. Ama dakikada 120 adım atabilirler. Yürümekten yorulunca da beyaz göğüsleri üzerine yatıp bacaklarını bir kürek gibi kullanarak kızak misali kayarlar.

Hızlı koşar sıçanlar. “Milli İrade(?)”den aldıkları güçle engel tanımazlar. Gözleri, gönülleri ve karınları doyuncaya kadar –ki doydukları görülmemiştir- kimseyi takmazlar. Tehlikeli mikroplarını ve kirlerini temiz olan her nesneye bulaştırabilirler.
Amaçsız hiçbir eylemi yoktur penguenlerin.  Hedeflerine varınca bir çukur kazarlar Çevresine taştan bir duvarcık ördükleri çukurlarında beklemeye başlarlar.  Bekledikleri aslında doğanın varoluşu ile ilgilidir. O ana kadar cinsiyetlerinden haberdar olmadıkları için, bekledikleri aslında güneşin kendilerine erkek yada dişi olduklarını bildirmesidir. Güneş ışığından aldıkları sıcaklık cinsiyet bezlerini harekete geçirince anlayabilirler cinslerini.

Cinsiyet ayrımı yapmaksızın şiddet, saldırı ve kara çalma vardır sıçanlarda. Dişiyi, işine geldiğince kullanır. Dişi üzerinden siyaset yapmayı bir erdem ve düşmanlarına karşı bir şantaj aracı olarak algılarlar.

Basit bir taş parçasının bile çok az bulunduğu coğrafyada, geleneklerine uygun olarak bir taş parçasını dişisinin önüne koyan erkek, dişinin tavrını beklemeye başlar. Aslında mükemmel bir düğün hediyesi olan bu taşı dişi kaldırırsa ne ala. Kaldırmazsa, erkek bir başka kapıya gidecektir. Erkeklerle dişi birbirini bulduktan sonra yorulmak bilmeden tas biriktirme isine başlarlar. Bazen komşu taşlarını çaldıkları da olur. Ama yakalanınca, savunmaya gerek görmeden cezalarına razı olurlar.

Sıçanlar örgütlüdürler de. Ağızlarında kemirdikleri adaleti kendileri yaratır, dağıtır ve kapatır. Kendilerinden olmayanların yaşam tarzlarına karışmazlar gibi görünseler de yaşama tarzını zorla değiştirmekten geri kalmazlar. Mütevazi mücahit olarak başladıkları mücadelelerine müteahhit olarak devam ederler ve kendilerinden olanları iyice semirtirler.  

Beyaz dünyanın melekleri tek eşlidir. Dişi, bir veya iki kez yumurtlayabilirler. Malum, Antartika’da geçim zordur. Yavrular yumurtadan çıkınca, erkek penguen balık tutmaya koyulur. Yürüyemeyecek duruma gelinceye kadar avlanır ve yavrularını besler.  Yavrular on dört günlük olunca çocuk bahçesine gönderilirler. 20 kadar nine ve dede penguen burada 120 çiftin yavrularının bakımını üstlenirler. Anne ve baba penguenler ayrım yapmaksızın tüm yavrulara besin taşırlar

Tek eş yetmez sıçanlara: İki, üç… Bunu marifet sayarlar. Bir-iki çocukta yetmez onlara. “Tanrı’nın verdiğini Tanrı alır” stratejisi ile bakabilecekleri kadar değil, bakamayacaklarına da engel olmazlar. Çocuk borsası ikiyken, palazlandıkça üçe çıkar. Kendileri olmadı, kendilerinden olanların bursları ile de beslenip, büyüyüp, eğitim görürler.

Yüzmek penguenlerin en büyük zevklerinden biridir. Penguenler yüzmeyi bu denli sevseler de hiçbiri denize ilk giren olmak istemez. Bu kaygılarının nedeni, fok balıklarının varlığıdır. Yavru penguenler yeterince büyüyünce, yine dede ve ninelerden ders alırlar  Mart ayı gelinceye kadar yüzmeyi, dalmayı, balık tutmayı , yürümeyi kısacası bir penguenin bilmesi gereken her şeyi öğrenmiş olurlar.

Kızlar ve oğulların, babalarının makus talihlerini değiştirmeyi öğrenmeleri çok önemlidir sıçanlar için. Hele hele köşe başlarında aile efradı varsa. Toprak Oymacıları Kooperatif İşletmesinde (TOKİ) master yapan evlatlar “baba”larının himayesinde hem kendilerine hem de kendilerinden olanlara kazandırırlar. Bunu yaparken de, örf, adet, gelenek fetvası ile inançlarını pekiştirirler.

Penguenler için çok geçmeden Antarktika yazı sona erer. Kışın gelişi ile penguenlerin cinsel dürtüleri de sona erer ve kışı geçirecekleri mekanlara doğru topluca gürültülü bir şekilde yürümeye başlarlar.

Her nasılsa (?) paylaşımdaki anlaşmazlıktan olsa gerek aç gözlülükleri açığa vuran sıçanlar, çok geçmeden birbirlerini yemeye başlarlar. Ayaklar baş, başlar ayak olur bir anda. Pislik içindeki ilişkiler ağı deşifre olunca daha da saldırganlaşmaya başlayacaklardır. Öyle ki, hırsızlıklarına kör olup, sıçanı girdiği delikten çıkmaya zorlayanları “tertip”le suçlayacaklardır Kendilerinden olmayanları reva gördükleri kovuklara dönme telaşı ve korkusu, milli iradede tezahür eder mi bilinmez, velakin takke düşmüş ve kel görünmüştür.

 

Kıssadan hisse…

Ülkede olup biteni “penguen masalları” ile geçiştirmeye çalışan ulusal duyarsız ve duyargasızların uzantıları yerel boyutu ile Zonguldak’ta da koşturuyor. Siyaseti lunapark sanıp, kendini dönme dolabın içine atanlar “kirli” işleri ve ilişkileri ile er geç yüzleşeceklerdir.

Tabi tüm bu olup bitenlere mahkeme kararı ile “yayın yasağı” konana kadar.

Kendilerinden olmayanların hakkında her yazılanı çizileni boy boy manşet yapıp ekranlarda sallayanlar, penguen belgeselleri ile ya da havadan sudan konularla kamufle etmeye çalıştıkları yandaş pisliklerini nereye ve ne zamana kadar saklayabileceklerdir.

Görüyorsunuz ki, “haber verilmeden baskın yapıldı” mağduriyetine oynamak, yapılan hırsızlıkların ve arsızlıkların bahanesi olmayacaktır.

Etme, bulma dünyasının kurbanı olmak ve gün geçtikçe korumanızı altına aldığınızı insanların kirliliğinde boğulmak istemiyorsanız, penguenleri rahat bırakınız.

Belli ki çözüm ortada: Sıçan girdiği delikten ya çıkacak, ya da…