Peşin peşin söyleyeyim…
MHP’li dostlarımız hiç bozulmasın…
Özellikle genel başkanlık yarışında direkten dönen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Adalet ve Kalkınma Partisi Gençlik Kolları Başkanı gibi hareket eder oldu…
Devlet Bahçeli’nin iç ve dış politikada AKP ile omuz omuza hareket etmesinin arkasında yatan tek gerçek, Meral Akşener’e yönelik siyasi linç operasyonuydu…
Bugüne kadar merkez sağdan DYP ve HAS Parti’nin genel başkanlarını istifa ettirerek parti saflarına katan AKP, MHP’den de Tuğrul Türkeş gibi sembol bir ismi transfer ederek aslında sistematik ve bilinçli bir strateji izliyordu…
Böl-parçala-yönet!
Siyasetin böylesine pespaye yapıldığı bir dönem daha yaşanmadı…
Parti genel başkanlıkları döneminde AKP ve onun genel başkanı, bugünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında söylemediğini bırakmayan Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş ve Tuğrul Türkeş’in sırf koltuk uğruna yaptıkları bu çark edişi, AKP’li yurttaşlarımız nasıl açıklıyor kendi vicdanlarında…
Politikada seviyenin, ilke ve ideolojinin bu kadar ayaklar altına alındığı bir dönem daha yaşanmadı…
AKP’nin en kötü olduğu dönemde dahi birinci parti olmasının tek izahı; merkez sağda AKP’ye alternatif bir parti olmayışıydı…
CHP’nin kendisini halka yeteri kadar izah edemeyişi, özellikle kırsal kesimde ve muhafazakar oylarda karşılık bulamayışı da AKP’nin mutlak galibiyetini kaçınılmaz kıldı…
İşte bu pencereden bakıldığında güçlü bir MHP, AKP’nin sonu olabilirdi…
Yapılan anketlerde MHP’nin oylarını hissedilir şekilde artıracağı öngörülen Meral Akşener ve diğer muhaliflerin yeterli delege desteğini bulmalarına rağmen mahkeme yoluyla önlerinin kesilmesi AKP’yi Devlet Bahçeli’nin MHP’sinden alacaklı duruma getirdi…
Ve bugün MHP o diyetinin bedelini neredeyse AKP’ye her alanda ödüyor…
Bir iki “cılız” çıkış dışında Bahçeli’nin sesini soluğunu kesen bu birliktelik, Türkiye’de demokrasinin önündeki en büyük engel olarak duruyor karşımızda…
MHP Genel Başkan Yardımcılığından istifa eden Atilla Kaya’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı uzun ama her satırını önemli bulduğum o mektubunu, okumayanlara, özellikle AKP’ye gönül veren yurttaşlarımıza ısrarla tavsiye ediyorum…
 
Türkiye’nin 14 yıllık AKP iktidarında yaşadığı ihanetlerin en güzel özeti olarak tarihe not düşülen bu mektup,  gerçek vatanseverlerin manifestosu niteliğini taşıyan AKP iktidarının çelişkilerini tarihten örnekler verilerek özetleyen bir okkalı tokattır…
Sağcısı-solcusu herkesin üzerinde hem fikir olduğu bir gerçek var…
Türkiye, AKP iktidarında zaten “tek adam”cılığı, kısmen başkanlığı fiilen yaşayarak tecrübe etti…
Bugün demokrasiden dem vuran AKP’de, Recep Tayyip Erdoğan gibi düşünmeyen, onun dediğine karşı çıkabilecek bir güç tanıyan var mı?
O zaman başkanlık sistemi için bu inat niye?
Atilla Kaya’nın mektubunda Erdoğan politikalarının “dindar” nesil yetiştirmek yerine “kindar” nesil yetiştirmeye, toplumu ayrıştırmaya yönelik politikalar olduğu tarihten verilen örnekler öylesine güzel anlatılıyor ki…
Türkiye’de politika hiç bu kadar ikiyüzlü yapılmadı…
Erdoğan ve AKP kurmayları, 14 yıl boyunca dün “ak” dediğine bugün “kara” derken garip bir şekilde oy patlaması yaşadı…
Ülkenin başına cemaatleri bela edenler, kendi yarattıkları canavar karşısında mağdur edebiyatı yapmakla kalmadığı gibi, dış ve iç politikada AKP karşıtı herkesi vatan haini olarak ilan etti...
Garip bir şekilde AKP’yi destekleyen milyonlarca insan, iktidarın içine düşüğü tüm bu çelişkilere rağmen gözü kapalı Erdoğan’ın koştuğu uçuruma yürüdü…
Eğer Türkiye’de politikanın Oscar’ları dağıtılsa herhalde, en iyi yardımcı oyuncu Oscar’ını MHP Genel Başkanı Bahçeli kazanırdı…
Bana göre politikada “figüran” bile olamayacak bir siyasetçinin bedelini hem Türk siyaseti, hem MHP en ağır biçimde ödeyecek…
MHP’de, Zonguldak İl ve İlçe teşkilatının da içerisinde olduğu bu derin sessizlik, aslında parti tabanındaki öfkenin fitini çoktan ateşlerdi… Politik arenada yaşanan kaos ve flu tablo Atilla Kaya gibi bir iki şuurlu siyasetçi dışında herkesi şimdilik beklemeye zorluyor…
Ne komik değil mi?
Ahmet Şık gibi yıllar öncesinden Gülen Cemaati’nin devlete sızdığını kitaplarında yazdığı için tutuklanan bir yazar, yine AKP iktidarında FETÖ’den tutuklanabiliyor…
Bunun adı: “Sıkıysa konuş” demokrasisi!  
Özellikle Güneydoğu politikasında AKP’nin yaptığı yanlışların üzerini “mili duruş” bahanesiyle destekleyip örtmeye çalışan MHP, şimdi de “Başkanlık” tartışmalarında AKP’nin gölgesinde siyaset yaparak hem kendi tabanına hem de ülkeye yapılabilecek en büyük ihaneti ediyor…
Biraz ayıp olacak ama…
Madem öyle kapatın “Ülkü Ocakları”nı…
Asın “Ak Ocaklar” tabelasını da herkesin safı belli olsun!