Yazının başlığını oluşturan can alıcı soruya, değişik görüşlerdeki insanlar farklı yanıtlar vereceklerdir…

Mesele içinden geçtiğimiz ve önümüzdeki günlerde, siyasi gündemimize oturacağı anlaşılan bu soru doğru yanıtını bulabilecek mi?

“AKP yola nasıl devam edecek?” sorusunun yanıtı, AKP’nin yapacaklarından daha çok, muhalefeti oluşturan güçlerin ne yapacaklarında ya da ne yapmayacaklarında gizli gibi!

2013 yılından 2014 yılına doğru alınacak yol kısalırken, AKP’nin “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısının aynı beste, aynı güfte ve aynı solistlerle söylenemeyeceği de aşikâr…

Bir de; Şarkı icra edilirken, bütün bu etkenlerin yanı sıra müziğin ritmini ve tonunu belirleyecek olan çalgı aletlerinin de yeniden akort edilmesi gerektiği açıkça görülüyor.

İçeriden ve dışarıdan yapılmaya çalışılan müdahalelere dikkat edilirse, akort işlemine başbakan Erdoğan’dan başlandığını söyleyebiliriz.

Ancak her söze başlayanın psikolojik vaka olarak tanımlamaya eğilimli olduğu başbakan Erdoğan, akort tutar mı yoksa diktatörlük hırsıyla orkestrayı küstürüp konseri mi iptal eder? İşin burası bazı belirsizlikler taşıyor!

Türkiye ve dünyada yaşanan ekonomik ve siyasi dengeleri gözeterek yola devam eden AKP iktidarının rotası, Suriye gündeminde izlenen mezhep odaklı saldırgan politikanın çuvallaması ve 2013 “Haziran Direnişi” sonrasında yaygınlaşan eylemlerle şaşmıştır.

Başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü Arınç ve bazı AKP kurmayları, yola çıkılırken belirlenen rotayı tekrar eski hattına sokmaya çalışırlarken, uzun vadeli hedefler konusu belirsizlikler taşımakla birlikte, kısa vadeli hedeflerde Erdoğan’la farklı yaklaşımlar göstermektedirler...

Pensilvanya-Ankara hattında yaşanan çelişkiler ve Köşk ile Konut arasında belirginleşen sürtüşmeler, günü birlik tamirat manevralarına rağmen eskisi gibi rayına girmeyecek anlaşılan.  

Bu durum hem “Haziran Direnişi” sürecinde, hem demokratikleşme ve barış sürecinde, hem de “kızlı-erkeli evler” konusunda net olarak gözler önüne serilmiştir.

AKP kadroları Başbakan’dan Bakanlara, milletvekillerinden il başkanlarına kadar; cumhuriyet (antiemperyalizm, kamuculuk, aydınlanmacılık, laiklik vb.) değerlerine, ötekileştirilmiş etnik ve dini kimliklerden emeğe ve işçi haklarına doğru uzanan saldırı politikalarında hem fikirdirler.   

Ancak yola, hep beraber “Gül” gibi gülen yüzlerle devam etmeleri mümkün olmayabilir!

Sol muhalefete gelince…

Kim ne derse desin Haziran Direnişi’nin ülke geneline yaydığı umut dalgası; ODTÜ direnişiyle, parklarda düzenlenen forumlarla, 29 Ekim ve 10 Kasım gösterileriyle yoluna Marmaray’ dan daha istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.

Haziran Direnişi sonrasında sol-sosyalist (Birgün, Yurt, soL, Evrensel vb.) muhalif günlük basının günlük satış rakamlarında, geçen her gün bir yükseliş dikkat çekmektedir.
Süreç; eğer Kürt etnik kimliğinin ağır bastığı BDP-HDP çizgisinin hedeflediği siyasi alana sıkışmazlarsa, sol-sosyalist partilerin daha hızlı güç toplayacaklarını ve önemli siyasi hamleler yapabileceklerine işaret etmektedir.

Ülkenin değişik il, ilçe ve beldelerinde kitleler tarafından doldurulan sokaklar ve meydanlar, mücadelenin sandığa hapsedilmediği koşullarda yeşerecek bir umudu müjdelemektedir. 

Ana muhalefet partisi CHP’ye gelince…

CHP’de ilginç ve önemli gelişmeler yaşanıyor. O nedenle, CHP konusunu daha sonraki bir yazıda ele almak gerekiyor.

Çünkü bu köşede birkaç paragraf değil, anlatmaya sayfalar yetmez!