Hayatta en kötü şey insanın kendisini ispatlamak zorunda kalması…
İsim vermeden gasilhane fantezisi iddialarını yazdıktan bir gün sonra olayın yaşandığı Ereğli Belediyesi’nde soluğu alan Ali Rıza Tığ, bahsi geçen o parayı sizce almış mıdır?
Gerçi kendisi de cevaben yazdığı dünkü yazısında, “almadım” dememiş ya…
Çok merak ediyorum ne düşündüğünüzü…
Ben Ali Rıza Tığ’ın günahının alındığını düşünüyorum…
Benim tanıdığım Ali Rıza, dünya malına kıymet vermeyen, meslek onurunu ayaklar altına almayacak kadar namuslu, tehditle, şantajla haber yapmayacak kadar şerefli bir gazetecidir!(Allah’ım yalan söyledim beni affet)
Hani şu Çelik-2 çete davasında teknik takibe yakalanan ama telefon dinlemesi yasal olmadığı için yırtan Ali Rıza Tığ… (Ersan abisi sağ olsun!!!)
Hani şu Memurlar Lokali sahibinden 10 bin lira istediği ortaya çıkınca “O para yıllık abone parası” diyen gazeteci arkadaştan bahsediyorum…
Hani şu Gökhan Demir’in kendisi için söylediği ağza alınmayacak sözler için dava açacağını söyleyip, ardından “Bedelini ödedi” diyerek şikayetini geri çeken vatandaş…
Ereğli Belediyesi ile Pusula Gazetesi arasında iddia edildiği gibi bir para alışverişi olup olmadığına cevap vermek yerine 45’lik bozuk plaktan terane okumaya devam eden Ali Rıza Bey, kendisinin de inanmadığı şeyler yazarak aklınca beni köşeye sıkıştırmaya çalışmış…
Bahsettiği kişi yaklaşık 10 yıl önce üniversiteye işe girmesine yardımcı olduğum eski İHA muhabiri Zafer Mutlu Kabuk’tan başkası değil… Zafer, bugüne kadar işe girmesine vesile olduğum onlarca arkadaştan sadece bir tanesi…
4/C’li olarak işe başlayan Zafer, daha sonra tüm 4/C’liler gibi kadroya geçerek devlet memuru oldu… Zafer, hemen hemen her gün gazeteye uğrayan, zor günümüzde maddi manevi sürekli danışma içinde olduğum, annesinin zaman zaman elleriyle yaptığı gözlemeleri getirerek vefasını gösterdiği kardeş bildiğim biri… Hayatta kendisinden başka birine hayrı olmayan Ali Rıza’nın bunu anlamasını beklemiyorum ya…
Şimdi gelelim Ali Rıza Tığ’ın iddiasına…
Gerçi ben daha önce “O arabayı nasıl aldın?” diye sorduğunda okura karşı olan sorumluluğumuz gereği açıklamıştım ama yine söyleyeyim… Evet, o arabayı alırken Zafer kendi rızasıyla kredi çekerek bana yardımcı olmuştu… Ama bunu bir fırsatçılık olarak değerlendirmek tek kelimeyle alçakça… Her ay cebimdeki parayı paylaştığım bir adamı sömürmekle suçlanmak bize atılacak en iğrenç iftira…
Tığ’ın da tanıdığı Zafer bu şehirde yaşıyor… Bahsettiği gibi çekilen krediyi ödemediğimi ya da suiistimal ettiğimi söylerse söz veriyorum kalemimi kıracağım… Bırakın Zafer’i bugüne kadar işe girmesine aracı olduğum bir tek kişi buna benzer bir şey söylesin bu kenti terk ederim…
Ama yok, Zafer aksini söyleyip Ali Rıza Tığ’ın yalan söylediği ortaya çıkarsa o kalemi ne yapacağız!!!
Bunları niye anlatıyorum…
Aslında Ali Rıza Tığ’ı herkes tanır ve tarzını iyi bir. Ama “bana bulaşır” endişesiyle konuşmaz… Yaklaşan genel seçimler nedeniyle yerel medyanın önemi bir kez daha ortaya çıkacak. Aday adayları ve adaylar ne demek istediğimi çok iyi anlamıştır…
Zonguldak basını halkın önünde bir kez daha önemli bir sınav verecek. Şüphesiz seçimler yerel medya için ekonomik bir fırsat… Ama biz bunu fırsatçılığa çeviren, siyasetçi para vermezse aleyhinde haber yapan, verirse göklere çıkartan gazetecileri deşifre etmedikçe bu tartışma sürüp gidecektir…
Buradan tüm adaylara açık çağrıda bulunuyorum. İnandığınız, güvendiğiniz, etkin olacağını düşündüğünüz gazetelere ilan, özel sayı ve internet reklamı dışında tek kuruş para vermeyin… Reklam vermediğiniz için sizi tehdit eden gazeteler hakkında suç duyurusunda bulunun…
Söyleyecek sözü olan, parası olmayan ise gelsin Halkın Sesi’ne… Söz veriyorum tek kuruş almadan tanıtımlarına, fikirlerini kamuoyuyla paylaşmalarına yardımcı olacağız…
Siyasetçi dediğin cesur olur, lütfen baskıya, şantaja boyun eğmeyin…
Tabii utanılacak bir şeyiniz yoksa!