Bernard Lewis Doktrini nedir biliyor musunuz?  Ortadoğu bataklığını kurutma reçetesidir! Kısaca tarifini şöyle yapabiliriz: ''Ortadoğu'ya demokrasinin gelmesi ve Arap dikta rejimlerinin bir bir çökertilerek yerlerine çağdaş, demokratik, serbest piyasa ekonomisine dayalı hükumetlerin  getirilmesi ve Atatürk Türkiye'sinin örnek alınmasına Bernard Lewis Doktrini'' diyebiliriz.
   Peki, şimdi bu doktrin nereden aklıma geldi dersiniz!
   Tabii ki gündemi biliyorsunuz. Yüzyıllardır lanetli bir coğrafya olan Ortadoğu'nun şimdilerde hiç olmadığı kadar tehlikeli bir şekilde karıştığını görüyorsunuz. Buradaki Müslüman grupların Hristiyanlardan parayla aldığı silahlarla birbirlerini öldürdüklerini üzülerek izliyoruz. Ama maalesef bu bataklığa bir şekilde biz de girmiş bulunuyoruz. Rusya ve ABD gibi iki süper gücün arasında, yanımızda bir tek dostumuz olmadan, etrafımız düşmanlarla çevrilmiş halde, tezlerimizi savunmak için siyasi ve askeri mücadelelerimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Bu mücadele bizi şu sıralarda Rusya ile savaşın eşiğine kadar getirdi. Nitekim Türkiye'ye hava sahasını kapatıp Suriye'ye hava desteği veren Rusların uçakları iki askerimizi şehit etti. Ama halen resmi ağızlar bunu telaffuz etmiyor. Çünkü ederse Rusya ile ipler daha da gerilecek. Bakalım Reis'in işaret ettiği 29 Şubata kadar veya bu tarihte neler olacak, göreceğiz. Libya'da da şehitlerimiz var ve oradan da kötü kokular geliyor. Özetle, ülkemiz tehlikeli bir sarmalın hatta girdabın içinde. 
   Değerli okuyucular, ben burada bu konuyu ayrıntılı anlatacak değilim; zaten siz her türlü medyadan olan biteni yakından takip ediyorsunuz. Benim yapmak istediğim bu coğrafyanın nasıl ıslah edileceği ile ilgili bir doktrini gündeme getirmek. Bu doktrin yukarıda bahsettiğim doktrindir.
   Önce Ortadoğu'ya tekrar bir göz atalım: Ortadoğu tarihin bilinen yıllarından beri hep karışıktır. Bir türlü sular durulmaz. Buradaki halklar ve gruplar sürekli birbirleri ile savaşırlar. Bu yüzden medeniyette, ekonomide ve demokraside hep geri kalırlar. Ayrıca ahlaken de zaman zaman çöküş yaşarlar. Siz hiç düşündünüz mü; tüm peygamberler neden hep bu bölgeden çıkar? Din kitaplarının bazılarına göre yüzlerce, bazılarına göre ise binlerce peygamber gelmiştir. Ama bir tane bile başka coğrafyadan çıkmamıştır! Bunun sebebi işte bu ahlaki çöküntüdür ve peygamberlerin bu çöküntüyü düzeltmek için geldikleri söylenmektedir!
   Şimdi ise peygamberler devri bitmiş olup, dünyaya terör kaynaklığı yapan Ortadoğu halklarına nizam vermek için başka enstrümanlar gereklidir. Onun için bu konuda bir tez geliştiren Prof. Dr. Bernard Lewis'e kulak verelim.
   Ama önce size Bernard Lewis'i kısaca tanıtmam gerek.
   Ünlü tarihçi Prof. Dr. Bernard Lewis gerçek bir Türk dostudur ve Atatürk hayranıdır. İngiliz vatandaşı bir Yahudi ailesinin çocuğu olup sonradan ABD'nin daveti üzerine Amerika'ya yerleşmiştir. Ortadoğu ve İslam uzmanı olarak da çalışmış olup İslam tarihi üzerine doktora yapmıştır. 
   ABD Başkanı George Bush'un Irak'a karşı başlattığı savaşta Bernard Lewis, Bush'un ve yardımcısı Cheney'in en güvendiği ve danıştığı, ve onlar için özel biri olmuştur. Görüş ve tavsiyelerine çok önem verilmiş ve uygulamalarda dikkate alınmıştır.
   Lewis, 1950 yılında Türkiye'ye gelerek Osmanlı arşivlerini incelemiştir. Sonra da Atatürk ve reformlarını araştırmaya yönelmiştir. Topladığı bilgilerden yola çıkarak, 1961 yılında ''The Emergence of Modern Turkey'' isimli bir kitap yazmıştır. Bu kitapta Atatürk sayesinde Batılılaşmış, laik, ve İslam'ın ortaçağdan kalma prangalarını atarak demokratik bir yapıya kavuşmuş ve bunu ayakta tutmasını bilmiş bir modern Türkiye'den bahseder.
   Lewis'in Türkiye için 1961 yılında getirdiği tanım, 40 yıl sonra ABD Başkanı George Bush'un Irak'a 11 Eylül'den sonra başlattığı savaşın temel felsefesi olmuştur.
   Değerli okuyucular, takdir edersiniz ki bu konuyu bir köşe yazısı içinde anlatmam mümkün değildir. Daha geniş bilgi edinmek isteyenler, benim de faydalandığım, Gazeteci - Yazar Turan Yavuz'un ''Çuvallayan İttifak'' isimli kitabından faydalanabilirler. 
   Prof Dr. Bernard Lewis'in Beyaz Saray yemekleri ve konuşmalarındaki ana konularından biri hep Türkiye olmuştur. Bu konuda Bush ve yönetime hep şunları söylüyordu: ''Türkiye demokratik bir rejim kuran ve bu rejimi koruyarak sürdüren ilk Müslüman ülkedir. Bu da Mustafa Kemal Atatürk ve onun ideolojisi sayesinde başarıldı. .Atatürk Osmanlı çöküntüsünden bir ülkeyi alarak, Batılı, modern ve çağdaş bir ülke haline getirdi. Türkiye İslam dünyası içinde 'demokrasi' arayışlarına örnek olabilecek, Müslüman, laik, Avrupa Birliği üyeliği gündemde olan tek modeldir!''
   Ana hatları ile Bernard Lewis Doktrini'ni şöyle özetlemek mümkündür:
   1. Sakin sakin konuşmak Arap dünyasının yabancısı olduğu bir tarzdır. Arap dünyasına önce tokat atacak ve dikkatini çekeceksin. O zaman dinlemeye başlar.
   2. DAHA SONRA TÜRKİYE MODELİNİ EMPOZE EDECEKSİN.
   3. Bunu yaparken de sabırlı olacak ve yavaş davranacaksın. Acele ederseniz, işler karışır ve çıkılmaz bir bataklığa saplanmış olursunuz.
   Nitekim,bu uyarıları dikkate alan Başkan Bush'un 11 Eylül'ü bahane ederek Irak'ı istila etmesi, Lewis Doktrini'ni uygulamaya koymasından başka bir şey değildi.
   Hal böyleyken; ve İslamı terörden kurtarmak ve medeniyetler çatışmasını önlemek amaçlarını da taşıyan bu doktrinin doğruluğu dünyaca kabul görmüşken; bizim yöneticilerin, tam tersine Araplara özenmesi ve Türkiyeyi  hala Araplaştırmaya çalışmaları akılla ve mantıkla izah edilebilir gibi değildir! Halkımızın önemli bir kısmının bu politikalara çanak tutması da ayrıca hayret verici ve üzücüdür.
   Sevgili okuyucular, Araplara özenmenin, güvenmenin ve kavgalarına karışmanın her türlü maliyetine, hepiniz şu anda dramatik olarak şahit olmaktasınız. İnşallah bu badireyi en az zararla atlatırız. Ama Bernard Lewis Doktrini'ni asla unutmayalım ve hayata geçmesi için bizde elden geldiğince katkıda bulunalım. Bu arada, Arap sevicilerin peşinden de gitmeyelim.
   Aksi takdirde, bu bataklığın çamuru bize de bulaşmaya devam eder, ve bilesiniz ki başımız beladan kurtulmaz!