Zonguldak Soğuksu Halk Pazarı, çocukluğumdan beri, en çok hoşlandığım alışveriş yeri. Geçen yaz, birkaç kez alışveriş yapma şansım oldu oradan.
O kapalı pazar yeri, beni, ısıtır, büyüler. Geziye gelmiş gibi olurum orada. Özellikle köylü pazarı, ilgimi çeker, beğenimi kazanır.
Satıcıların köylerimizin emekçi kadınları oluşu, bende, özlem dindirici etkiler yaratır. Tarlada, bahçede koşuşturan babaannem, annem, teyzelerim, yengelerim canlanır beynimde. Sevgim sarar üreten canlarımızı.
Karaelmas erkekleri toprağın altından çıkarırken yaşamlarını, kadınlar da boş durmazlardı yerin üstünde. Kadınların yardımcılarıydı erkekler bahçede, pazarda.
Satıcısı da alıcısı da kadın olunca seyirliktir bizim pazarımız.
Ben taşıyıcı olurum pazarda genellikle.
Tezgâhları küçük de olsa, dirençleri, sabırları büyüktü kadınlarımızın. Onların ürettiklerinden yaşam çıkarma çabalarını hep alkışlarım. Ürünlerinin alımını da öncelerim.
Köy ürün sunumları gösterişten uzaktı.
Öte taraftan gelen abartılı çığırtkanlıklar satıcı kadınlarda yoktu. İnce, ölçülü, çekingen, doğal davranışları vardı ürettikleri gibi.
Aferin kadınlarımıza! Domates, biber, patlıcan, fasulye, salatalık, soğan, kızılcık sepet sepet... Yoğurt, yumurta bile getirmişler beslenmelerinden kısıp.
Cıvıl cıvıldı çevre. Bu kadar cıvıltıdan anlamlı bir tek cümle kaldı belleğimde. Bir tek cümle, raptiye gibi.
Pazar çıkışında, üç adam ilişti gözüme heyecanlı söyleşen. Biri şapkalı, Devrek bastonlu. Diğerleri bizim gibi.
Bastonlu adamın ince, çatallı sesi beynimde titreyip durdu gün boyu:
"Bi'lik olmayıncı hiç bi şey olmaya!"
Adam, mutsuzdu. Biraz durdum, ortama kulak verdim. Gürültü engelledi anlamamı.
Hâlâ düşünüyorum. Köylü pazarının bitişindeki şapkalı, bastonlu adam, acaba, kiminle, niçin birlik olacaktı?
O adamda başka adamlar düşledi yüreğim. Hazır değildim el uzatmaya da...
En ucuz duygum girdi devreye, acıdım. Düşündüm, anlattım, rahatlayacağım güya!
Olmayıncı olmaya işte!
Ha, pazardan TÜNEL AĞZI-BİRLİK minibüsüyle döndüm eve.