Merhaba,

Bugün burada ilkyazımla sizlerle birlikteyim. Hoş sohbetlerimiz, bazen de tartışmalarımız olacak sizlerle. Konumuz biz, hepimiz, insanlar…

İnsan denince konu ifade edilemeyecek kadar geniş tabii. Ben bir eğitmen olarak eğitim ve kişisel gelişim noktalarında sınırlamaya çalışacağım bu sohbetlerimizi. Eğitim ve kişisel gelişim nasıl sınırlandırılabilirse tabii. :)

İnsanlık tarihine bakıp çağları incelediğimizde, insanı ilk avcı olarak görüyoruz. Yaşamını devam ettirebilmesi için güçlü bir bedeni, kendisi ve ailesi için iyi bir avcı olması gerekiyordu. Avını gözüne kestirmeli ve tam zamanında hamlesini yapmalı; yakalamalıydı, aç kalmamak için zorunluydu bu. Gelişim insanı tarımla tanıştırdı. Toprak ve tarım insanoğlunun gelişimi hızlandırdı. Yerleşik hayat endüstri ve sanayi devrimiyle beden gücüne duyulan gereksinim azaldı. İnsan düşünmeye başladı, düşündükçe gelişim daha bir hız kazandı ve çağlar değişti. Artık, bilgi çağındayız ve insan tamamen farklı bir boyutta.

Eskiden bilginin kendini yenilemesi için 30 gün gibi bir süreden bahsedilirken şimdilerde saniyelerden bahsediliyor. Yani yeni üretilmiş her bilgi saniyeler içinde eskiyor. Her şey büyük bir hızla değişiyor ve gelişiyor. Ya biz, öğretmenler, öğrenciler, anne-babalar, hukukçular, psikologlar, doktorlar… bu gelişim, bu hız karşısında nerelerdeyiz?

 

BEYİN GELİŞİMİ, NE DEMEK?

1940’lı yıllarda insanlar beyninin %50’sini kullanıyordu, 2000’li yıllarda bu oran %3’lere düştüğü söyleniyor. Yıllar geçtikçe beynimizi daha mı az kullanır olduk, yoksa ilerleyen teknoloji insan beyninin sırlarını inceleyip beynin özelliklerini, yapabileceklerini keşfettikçe, biz insanoğlunun beynini ne kadar az kullandığı mı çıkıyor ortaya, tartışmalı bir konu…

5-10-15-20 yıl önce bir diploma almışız, bir mesleğimiz var. Yıl 2014 aynı diploma geçerli, peki bizler aynı bilgilerle, aynı tekniklerle işimize devam ettiğimizde yeterli olabilecek miyiz?

Tarihte ilk kez çocuklarımız bizden daha ilerideler, bilgi-teknoloji her şey onların ellerini altında çünkü. Biz geride kalırsak nasıl yönlendireceğiz çocuklarımızı, dillerimiz bile farklılaşmışken bize ihtiyaç duyduklarında onlara ne verebileceğiz?

Peki, kimim ben?  Hiç bu soruyu sorduk mu kendimize? Çevremizdeki her şeyle ama her şeyle önemli önemsiz o kadar çok ilgilenir, onlara vakit ayırırken, hiç dönüp baktık mı kendimize? Bu bendeki ben kim?

Bu noktada nedir bu kişisel gelişim? Bizim sorularımıza cevap verecek mi, Verebilecek mi?

Tüm bunların ve daha birçok sorunun cevabını burada irdeleyeceğiz sizinle. Sorunların, başarısızlıkların hep olduğu dünyamızda başarısızlığın kendini gelişime kapamış olanların kaderi olduğunu söylerken, aslında bunun bir kader değil seçim olduğunu beraber ispatlayacağız. Ve seçimleri yapma özgürlüğünün tamamen bize ait olduğunu.

Yüzünüzden gülümsemenin eksik olmadığı günlere…