Dün haber toplantımızın ilk misafirleri muhtarlardı…

Gazete ve internet sitemiz üzerinden yaptığımız davete icabet edip gelen Çınartepe, Baştarla ve Terakki Mahalle Muhtarları’yla yaklaşık 1,5 saat sohbet ettik.

“Bir dokun bin ah işit” derler ya…

Aynen öyle oldu…

“Kedisini kaybeden bizi arıyor” diyen muhtarlar, sahiden de belediye başkanları, bürokrat ve  siyasetçilerden daha fazla halkın arasında olan insanlar.

Seçimden seçime hatırlanmaları, yerel yönetimlerin muhtarlara hak ettiği değeri vermeyişi, muhtarlık müessesesinin en büyük eksikliği…

Halkın yani sizlerin oylarıyla seçilen muhtarlar konuştu, biz sayfalarımıza taşıdık…

Onları ağırlamaktan onur duyduk.

Biz hafta içi her gün buradayız…

Bekleriz efendim.

***

Aslında yazıyı bir önceki geceden okumuştum…

Keşke etikten bahseden hödük, isim vererek yazsaydı da ben de ismiyle yanıt verseydim.

Belli ki kuyruğuna basmışız.

Açıkçası beni ne aldığı, neyin karşılığında birilerinin Donkişotluğunu yaptığı o kadarda ilgilendirmiyor.

Zaten arkadaşın tarzını alemi cihan biliyor…

Ben bir gazetecinin yerel siyaseti dizayn etme çabasına dikkat çekmek istedim sadece…

Ve bunu köşesinde yazacak kadar işi ucuzlaştırmasına!

Her meslek gurubunda olduğu gibi insan ilk önce kendi vicdanına karşı sorumludur.

Şüphesiz, hatalar hepimiz için…

Ama mesleki ve ahlaki değerleri ayaklar altına alarak sadece para kazanmaksa mesele, maaşları da tıkır tıkır ödersiniz, verginizi de, sigortanızı da…

Yalaklık yaptığınız müteahhitten dubleks bir daire alırsınız…

Para vermeyen siyasetçinin açığını yazar…

Çok para verene yıkama yağlama çekersiniz olur biter.

Ama yerel medyada “Bir numara” kim ona siz eğil okur karar verir!

Ancak unuttuğunuz bir şey var!

Bazen kirli ilişkileriniz yüzünden kazandığınız paralar, gün gelir özgürlüğünüzü satın almaya yetmez.

O leke alnınıza mıh gibi çakılır kalır bir ömür boyu.

Gerçi siz yolunuzu çizmişsiniz…

Size kolay gelsin.

***

Dün rahmetli Bülent Ecevit’in ölümünün 7’nci yılıydı…

Seversiniz sevmezsiniz…

Ama politik tarihimizde onun kadar mütevazi ve dürüstüne çok az rastladık…

Gençlik yıllarımda gecenin ayazında, dağlara taşlara, tünel ağızlarına “Umudumuz Ecevit” yazarken öylesine inanmıştık ki emeğin, demokrasinin, insan haklarının hakim olduğu bir Türkiye’ye…

Maalesef öyle olmadı:)

Anadolu’nun yarattığı halk kahramanı “Karaoğlan” çoğu zaman sermaye guruplarının hedefinde oldu ama bir kez olsun çizgisinden ödün vermedi…

Dün Sermet Ağabey hatırlattı…

Ne kadar acıdır ki, adını taşıyan üniversite tek satır bir açıklama dahi yapma gereği duymadı…