Denizlerimizde zaten balık yoktu, bir de müsilaj vurunca hepten balıksız kaldık…
Son yıllarda denizlerde artış gösteren çöp ve plastikler, iklim değişikliği sonucu ısınan deniz suları ve atık kökenli kirlenmelerin etkileri ile denizlerimiz ve denizlerimizde yaşayan canlılar oldukça olumsuz etkilendi. Bu durumlar insanlara balık yemeli miyiz, yemesek daha mı iyi olur, hangi balığı yemeliyiz gibi sorular sordurmaktadır. Son olarak da Marmara Denizinde kendini oldukça yoğun gösteren müsilaj sebebi ile balık tercihlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bu süreçte hangi balıkları tüketebiliriz? İşte cevabı…
Balık eti göz sağlığımız için önemli olan A vitaminini, hastalıklara karşı koruyucu olan D vitaminini, kemik gelişimine katkı sağlayan K vitaminini ve sinir sistemi ile beyin fonksiyonlarının korunmasına katkı sağlayan B grubu vitaminlerini bol miktarda içermektedir. Ayrıca iyot, fosfor, kalsiyum, çinko, bakır ve selenyum gibi vücutta her türlü gelişimin sağlanması için elzem olan minerallerden de zengindir. Ek olarak balık, en önemli besin öğesi olan kaliteli bir protein kaynağıdır. En önemlisi ise balık, vücudumuzun yapamadığı ve mutlaka besinler yolu ile almamız gereken Omega-3 yağ asitlerini sağlar.
Deniz ürünlerine bağlı meydana gelen zehirlenmeler, toksin içeren kabuklu su ürünlerinin veya balıkların tüketimi sonucunda gelişir. Zehirlenmelere neden olan bu toksin içerikli balıklara dikkat edilmesi gerekir. Bu hususta barakuda, tuna, lipsos, iskorpit, yılan balığı, köpek balığı, mercan alabalığı ve papağan balığının tüketiminden kaçınılmalıdır.
Yine civa içeriği de balık tercihlerimizde sınırlayıcı bir etkendir. Bu noktada civa içeriği yüksek olmayan balıklar tercihlerimizi oluşturmalıdır. Yüzeysel su balıkları ve küçük balıklar daha az cıva içeriğine sahiptir. Midye, kılıç balığı ve köpek balığı yüksek oranda cıva içerir. Sardalya, hamsi, istavrit, somon, dil balığı, ahtapot, kalamar, karides, palamut ve uskumru cıva oranı çok az olan deniz ürünleri olduğu için güvenle tüketilebilir. Ama maalesef tek düşündüğümüz şey artık civa değil. Bilimsel olarak kanıtlanmış veriler olmamakla birlikte müsilajın etkili olduğu denizlerden çıkan balıkları tercih etmemek önemli. Su ürünleri üzerine uzmanlaşmış bilim adamlarının paylaştığı bilgileri ve çalışmaları takip etmekte fayda var. Bu aşamada; güvenilir tercihlerimizi ithal balıklardan yana kullanabiliriz.
Denizlerdeki kirlilik hem balık türlerini; hem de insan sağlığını tehdit ediyor. Son yıllarda yerli deniz balıkları yerini çiftlik balıkları ve ithal balıklara bırakıyor. En güvenilir balıkları Norveç’ten gelen ithal somon ve diğer ithal balıklar oluşturuyor.
Gebe ve emziren annelerin, çocukların güvenilir balık tüketmesi çok çok daha önemli. Balığın güvenilirliği için taze ve temiz bir denizden avlanmış olması çok önemli bir nokta. Bu nedenle çiğ ve konserve balık tüketimi gebe ve emziren annelerde önerilmemektedir. Midyenin en riskli deniz ürünlerinden olduğunu da hatırlatalım.
Yüksek omega-3 yağ içeriği nedeni ile haftada 2-3 kez tüketilmesi önerilen balığın nasıl tüketileceği de dikkat edilmesi gereken bir diğer konu. Balığın ızgara, fırın veya buğlama şeklinde pişirilerek tüketilmesini tavsiye ediyoruz. Balık kızartıldığında omega 3 yağ asitlerinde kayıplar söz konusu olduğu gibi yanık madde yani kanserojen ögeler de balıkta oluşmuş oluyor. Çok sağlıklı olan bir besini sağlıksız hale getirmeden, yani kızartmadan tüketmek en doğrusu.