Son yıllarda birçok insan yaşlı, hasta, felçli, sakat, engelli insanlar üzerine belgeler tedarik edip ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ödemeden 700-800 bin TL daha az para ödeyerek sıfır km otomobil alıyorlar.

Devletin yasaları ne yazık ki çok sayıda insan tarafından istismar ediliyor. Düşük fiyata alınan vasıtalar engelli, raporlu insanlar tarafından kullanılmıyor.
ÖTV’siz araç alım hakkı sadece Türkiye içinde üretilen, yerlilik oranı yüzde 50’den fazla olan taşıtlar için verilmelidir. Çoğunluk kitle ithal arabaları tercih etmektedir.
İnsanları hile yapmaya teşvik eden ÖTV oranlarının mütevazı taşıtlarda makul düzeylere çekilmesi de şarttır.
BEN SADECE EŞEĞİ SALDIM
Eşek komşunun tarlasına girdi, kuru ve yeşil ne varsa yemeye başladı. Tarla sahibi çiftçinin karısı eşeği gördü ve tüfeğiyle eşeği öldürdü.  Eşeğin sahibi tüfek sesini işitti, baktı ki eşeği ölmüş... Sinirlendi, çiftçinin karısı üzerine kurşun yağdırdı.  Çiftçi döndüğünde karısını ölmüş bulunca tüfeği aldı ve eşeğin sahibini öldürdü. Eşeğin sahibinin oğlu, babasını ölmüş bulunca silahını aldı, tarla sahibi ve büyük oğlunu öldürdü... Haber tarla sahibinin ailesine ulaştı, hepsi silahlarını aldılar ve eşek sahibinin çiftliğine hücum ettiler, evde kim varsa öldürdüler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yaktılar.
Şeytana soruldu: “Sen ne yaptın?”
Şeytan dedi ki: “Hiç!.. Ben sadece eşeği saldım.”
Kıssadan hisse: Bir ulusu yere sermek istiyorsan oradaki eşekleri sal yeter.
BULUNMAZ HİNT KUMAŞI
“Bulunmaz Hint kumaşı” deyiminin nasıl doğduğunu hiç merak ettiniz mi? Dilimizde “nadir bulunan, paha biçilmez, kıymetli” anlamında kullanılan bu deyim 18. yüzyılın ikinci yarısında Hint kumaşının bir anda piyasadan çekilmesi üzerine ortaya çıkmış…
İngilizlerin Hindistan hâkimiyeti 1612’de British East India Company aracılığıyla başladı. Şirket 17. yüzyıl boyunca ülkenin önemli şehirlerinde ticarî merkezler kurdu. Demir, kömür ve diğer madenlerin işletilmesiyle birlikte çay ve pamuk üretimi açısından bölge oldukça bereketliydi.
1757’de şirket artık bir devlete dönüşmüştü. İngilizlerin düzenli ordularının karşılarında küçük Hint prenslikleri bir bir düştü.
Böylece Britanya 1803’e gelindiğinde Pencap bölgesi hariç ülkenin hepsini sömürgeleştirdi. Pamuk üretimi oldukça kazançlı bir sektördü. Hindistan’ın verimli topraklarında ucuz iş gücüyle üretilen pamuklar gemilerle İngiltere’ye götürülüyor ve kumaş yapılıyordu. Tekstil fabrikalarında üretilen bu kumaşların yine Hindistan’a pazarlanması planlanmıştı. Ancak bu girişim İngilizlere büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.
Çünkü Hintliler, İngiliz kumaşını beğenmiyor ve daha pahalı olduğu hâlde yerli Khadi almayı tercih ediyorlardı. Bir türlü ülkede ithal kumaş kullanımı yaygınlaşmıyordu. Peki ne yapmalıydı?
İngilizler, yerli el dokumacılığını yok etmedikleri sürece, kendi kumaşlarına pazar açamayacaklarını anladılar. El tezgâhlarında kumaş dokumayı engellemek için Hintli çıkrıkçıların parmaklarını kestirdiler! Düğüm atmalarını engellemek amacıyla özellikle de başparmakları kesilmişti. Eli ve kolu kesilenler de vardı. Neredeyse 100 bin kişi bu caniliğe kurban gitti.
Başparmağı kesilen dokumacı düğüm atamıyor, işini yapamıyordu. Böylece Hindistan’ın en önemli ekonomik faaliyeti durmuş, gelir kaynağı azalmış oldu. Pazar tamamen İngiliz ürünlerine kaldı. Hint kumaşı bulunmaz oldu... Khadi artık yoktu...
Yıllar sonra bir adam çıktı. Mahatma Gandhi... İngilizlere karşı Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesini başlattı... Gandhi, bağımsızlık hareketini İngilizlerin yasakladığı bu kumaş üzerinden başlattı. Zira Khadi dokumacılığı Hint inancına göre Yaradanın bir lütfuydu ve halkı birleştiren, bir arada tutan bir etkendi. Gandhi, Hint halkından Khadi kumaşı dokumalarını istedi.
Bulunmaz Hint kumaşının etrafında kenetlenen Hintliler 1947’de bağımsızlıklarını kazanlılar. Ardından Gandhi bizzat kendi dokuduğu bir bulunmaz Hint kumaşını o zaman henüz Prenses olan Kraliçe 2. Elizabeth’e gönderdi...