Aslında, seçim arifesinde, İstanbul da açılan marmaray, hem proje hem de icraat açısından büyük olay. İstanbul da seçime en az % 20 tesir edeceği gerçek.

Ancak, öğrenci evleri çıkışı ile Marmaray da gündemden düştü.

Tayyip Erdoğan, neden böyle bir taktik denedi? Neden gündeme Öğrenci evlerini soktu?

Son günlerin aktüel konusu bu.  

Olaya, başka açıdan bakalım.

Konu spor, siyaset, ticaret ya da aktüalite olsun,fark etmiyor.

Gündem’i istediği gibi yoğuran hep Tayyip Erdoğan.

Dolayısıyla, gündemin her türlüsünde Erdoğan olunca, saldırının her çeşidinde hedef Erdoğan.

Somali’de, Suriye de, Mısır da, Libya da, Afganistan, Rusya, Azerbaycan, İsrail’de.

Para’dan altı sıfır atılması, Sigara ve içki yasağı, Kürtaj, Üç çocuk ve başörtüsü.

Proje çılgınlığı’nda yine lider.  Üçüncü köprü, Kanal İstanbul, Üçüncü hava alanı vs…

Son on yıldır, Türkiye ve Dünya siyasetine vurduğu damga açısından bakıldığında, beğenin beğenmeyin, bir ideolojik terim ötesinde bir realite (gerçek) var. Yandaşları demiyor, muhalefet diyemiyor ama: Erdoğanizm duvarı örülüyor.

Yapılanları inceleyin. Ortaya atılan hem siyasi (tabana yönelik), hem de toplum katmanlarını oluşturanların genel de kabul göreceği fikirler, olgunlaştırıldıktan sonra, meclis aritmetiği içinde yasalaşıp, reform adı altında tarihe aksettiriliyor.

Ortaya atılan fikirler karşısında, muhalefetin ‘sandıktan umut kesen’ bakışlarının yarattığı feryat ve sokağa taşan ‘darbe’ jimnastikleri gibi şeytani icraatlar…Gezi olayları gibi, darbe  ve katliam tarifli olaylara gebe olduğu için ‘Arap baharı’ cinsi değil, ‘molotof şişesi’ cürümünde kalıyor.

Yapılan bana göre, ‘düzen değişikliği’nden başka bir şey değil.

Türkiye yeniden kuruluyor.

Sol’un sıkıntısı ve takıntısı bu. Yıllardır ağızlarında sakız ettikleri Devrim hedeflerini, muhafazakâr bir lider öncülüğünde, bir sağ partinin Reform adı altında gerçekleştirmesi.

Aslında, söz ve icraatlar geçmişte de uygulanmış.

Mesela; Tayyip Erdoğan’ın bu gün ‘gelecekteki genç nüfus’ için ‘üç çocuk yapın’ çağrısı, 1963 yılına kadar, bir devlet politikası olarak ileri sürülmüş. Nedeni, kurtuluş savaşı esnasında yetişkin erkek ve çocuk nüfusumuz’u kaybetmemizden doğan boşluğu doldurmak.

Daha sonra, Emperyal güçler “hem fakir ülkelersınıfındasınız, hem de nüfus artışı istiyorsunuz” demeleri üzerine bu kampanya bitirilmiş.

Bu gün de yaşlanan dünya üzerinde genç bir nüfusla mücadele için ‘üç çocuk’ tavsiyesi var.

‘Muasır medeniyet seviyesi’ hedefindeki yol da, nüfus’un silâh, ilâç, petrol gibi bir güç olduğu gerçeği bilinirken… Kalkınmakta olan ülkeler arasında yer alırken, bu karşı çıkış neden?

Gelelim, Öğrenci evleri konusuna.

Aslında yapılan, seçim arifesinde, ülke nüfusunun ‘muhafazakâr’ kesimine bir mesaj.

Ailelerin, çocuklarının nerede olduğunu bilme hakk ve isteği karşısında, devletin koruyucu tedbir alma inisiyatifi üstlenmesi.

Ne yasal, ne de icraat olarak ‘hayat tarzına’ bir müdahale yok. ‘Karşı yaka’dan yapılan tezahüratın sebebi, müdahale endişesi.

Endişe duymak normal. Konuşmakta. Demokrasinin olmazsa olmazlarından biri ‘seçim-sandık’ ise, diğeri konuşan vatandaştır.

Ancak; Bu endişeye karşı‘Öğrenciyi örgüt evine muhtaç etme. Yurt yap. Apartları yurt statüsüne al’ çıkışı yapılmalıyken, ‘yaşam tarzı’na müdahale kışkırtmasıyla, ucuz seçim malzemesi yaratma arzusu neden?

Kürtler ve başörtüsü konusunda haklar, yıllardır engellenirken, ortaya çıkmayan ‘yaşam alanı’ savunucuları(!), bu gün ortaya çıkıp ‘sokakta yasak olan ne varsa ev de yap. Günahın senin boynuna’ diyebiliyor. Bu basit bir‘ahlâk’ erozyonundan çok, dünyanın en eski mesleklerinden ‘fuhuş’a teşvikten başka bir şey mi yani?

Efendim, öğrenci evlerinde kalanlar ‘yetişkin’ ve ‘güvenilir’ değilse, neden seçme yaşını 18’e indirdiniz gibi ‘offsayt’ten gol atma çabaları var. El cevap; 18 yaş’a seçme yetkisi vermek, terörist olma ve uyuşturucu kullanma keyfiyetini(!) engelleyebildi mi?

Olay’a ‘seçim - sandık - politika’ açısından bakarsak polemik bitmez.

Olaya, ülkenin geleceğinin teminatı gençlik ve sorumlu ebeveyn olarak bakılırsa, mesafe almak mümkün.

Sonuç: ‘Öğrenci evleri’ ile toplum gerekli mesajı aldı. Çıkarılan gerilim ile de meyveleri toplandı. Bu gün - yarın, bir başka ‘gündem’ maddesi ile konu tarihin tozlu raflarına gider.

Haaa.. Kim reyleri toplar, kim babaları alır, kim yuttuğu yatıştırıcı hapıyla kalır, bunu seçimde hep birlikte görürüz.

Erdoğanizm duvarı nasıl mı örülüyor? Mini devrim diye adlandırılabilecek icraatlar (Ekonomik, siyasi, kültürel hak ve özgürlükler) ve muhalefetin haddini aşmak suretiyle koyduğu tuğlalarla.

Sevseniz de, sevmeseniz de.