70'li yılların ortaları. Gündüz İstanbul Edebiyat Fakültesi, akşam Çapa İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisiydim.
Burslu olunca Fındıkzade'deki Zonguldak Öğrenci Yurduna yerleştim. Zonguldaklıyım ya! Memleket ortamında gibiydim. Kardeşim Cafer, kayınbiraderim Mehmet Bekâr, kardeşim gibi olan Turgay Kaya, Behzat Demircan evimizdeymişçesine yaşardık.
68 Kuşağı öncülüğünde devrim umutları yeşermiş bir ortamdı yaşadığımız yer. Akşamları çevrede dolaşmak zordu. Sokaklar tekin değildi. Gençler arasında yaratılan düşmanlık yurtlar arası çatışmalara neden olurdu.
Okuduğum yerlere göre faşist damgası, yaşadığım yere göre komünist damgası yiyebilirdim her an. Ortası yoktu. Bir de lümpen vardı. O da makbul sayılmazdı.
O gün, yurtta, Osmanlıca çalıştım. Yoruldum, dışarı çıktım. Çapa ile Kocamustafapaşa arasında yürüyecektim. Zengin Sinemasında Arzu Okay'ın filminin galası olduğunu öğrendim. Hiç gala görmemiştim. Hem bizimkiler çevrede yokken vakit geçiririm, diye düşündüm. Merakla gişeden biletimi aldım.
Salon zeminden aşağıda loş bir yerdeydi. Genç, heyecanlı bir kitle vardı. Zaman geçti, kimse gelmedi, film başlamadı. Perde önü kıpırtısızdı. Millet Arzu Okay'ı bekliyordu. Ben güya gala örneği görmeye geldim. Gala bahaneydi galiba. Gençtim, Arzu Okay'ı da görecektim tabii. Yoktu! Gelen giden yoktu!
Sabırlar bitti. Islıklar... Tempolu seslenişler...
"Arzu! Arzu!"
Arzu gelmedi. Anons geldi.
"Sayın seyirciler, teknik bir arıza sebebiyle galamız iptal edilmiştir. İleriki bir tarihte biletleriniz geçerli olacaktır. Özür dileriz."
Islıklar, yuh sesleri eşliğinde salondan ayrıldık.
Dış kapıda, öfkeli bir kalabalık karşıladı bizi. Bu da ne! Mahşer! Sinemanın önü tıklım tıklım. Cadde tamamen dolmuş. Önde pankartlı, kalın bıyıklı, parkalı coşkulu gençler... Çevrelerinde yoldan geçenler... Balkonlardan destek alkışları...
Megafonda davudi bir ses:
"Seks filmleriyle halkımızı uyutamazsınız!"
Peşinden, kızlı erkekli inanmış destek:
"Halkımızı seks filmleriyle uyutamazsınız!"
Toplu haykırışlar! Sloganlar! Marşlar! Türküler!
"Kahrolsun faşizm!"
"Bağımsız Türkiye!"
Anladım, devrimci gençlerin bir eylemiydi bu. Önce saf saf bakındım, sonra yürüdüm, haklı eylemcilerin arasına karışıverdim. Sonra bizimkilerle yurda döndüm. Fark edilmediğim için lümpen damgasından kurtuldum. Artık siz biliyorsunuz durumu. Aman kimseye söylemeyin!
Biletim mi? Gala mı? Ne bileti? Ne galası? Bir daha Zengin Sineması yakınından geçmedim.
O akşam kütüphaneye inip Osmanlıcaya çalıştım.
Dün kadın hakları konulu bir programda Arzu Okay'dan söz edilince bu yazıyı yazmak aklıma geldi.
Dünya pazar olarak görüldüğünde zayıf güzellikler kirleniyor. Güzelliklerin kirlenmemesi için yaşamlarını ortaya koyanlara saygılarımla...
( *Hayri Sarı, AZ ÇORBA AZ PİLAV ÜSTÜ AZ KURU, Tunç Yayıncılık, 181. s.)