AYAN BEYAN TAŞERON
Hükümet -biz buna “devlet” diyelim- 11 yıllık icraatı süresince kamu işyerlerinde işçileri gayet de güzel istihdam ettiğini ve bundan kelli de edeceğini ayan beyan göstermiş bulunuyor.
“Gayet de güzel” derken, hangi cenah menfaatini zikrettiğim anlaşılmıştır her hal! Elbette ki, sermayedar-patron cenahı.
Bu tuzu kuruların ağzından konuşulsa istihdam ve çalışma hayatı sorunsuz, mesele yok!
Uzun bir kabızlık safhasından sonra ortaya bırakılan yaklaşık 20 öbek içinde, istihdam ve çalışma hayatına binaen bir boncuk bile bulunmaması, hafızayı bu yöne meyil ettiriyor ister istemez.
Kestirmeden gidelim.
Bugün “çalışma hayatı, istihdam” denilince, “taşeron işçilik” telaffuz edildiğinden, sohbetimizin haftasında bu mesele üstüne fikir teatisi yapalım istedim.
Benim bildiğim kamu işyerlerinde çalışan taşeron işçi sayısı ampullü hükümet süresince dört misli artarak 1 milyon 8oo bine yaklaşmış. Şirketlerin yüzde 95’i de ampul menşeliymiş. Yapılacak iş ise ampulün gücüne göre ayarlanıyormuş. Kaç wat’san, ona göre yani.
Oh ne güzel! Tadından yenmez bir bol bulamaçlık.
Kur bir şirket. Devlet malı deniz, yanaş yandaşına. Açlık sınırının altında seyreyleyen asgari ücretle, istediğin şartlarda çalıştır işçiyi. İstihdam tamam.
Taşeron işçinin izin konusu hep sorun. Kimin umurunda!
Fazla mesai, hak getire!
Tazminat, ara ki bulasın!
Sendika, o da neyin nesi!
Taşeron şirketler hidayete erdikçe holdingleşirken, ümüğü sıkılan işçi bir gün daha fazla evine ekmek getirmek için dert sarmalında.
Bilen bilir! İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23.maddesinde, herkesin adaletli ve elverişli koşullarda çalışma hakkı, eşit iş için eşit ücret hakkı ve sosyal koruma önlemleri, adil ve elverişli bir ücret hakkı bulunduğu ayna gibi belirtilmiştir.
Emme velakin gel gör ki, kamu işyerlerinde kadro çeşitliliğinin en altına, kadrosuz taşeron işçilik adeta ana kadroyu oluşturacak şekilde kalıba alınmış durumda.
Oh ne güzel, ne güzel! Taşeron şirket sahibi taş taşımadan, taş atmadan kolu yorulmadan, t.şak keyfini süre süre, giderek büyük sermaye sahibi olurken, taşeron işçi Azrail’le kovalamacada, kuralsız, esnek, güvencesiz, şartsız-şurtsuz bir ekmeğin derdinde!
Gidişata bakıp da, hükümetin bütün kamu işyerlerinde taşeronlaştırmayı yerleştirme gayreti içinde olduğunu görmemenin imkanı yok. Fulsuz, net her şey ortada.
Madde bağımlısı olarak bellenmek istemem emme, Anayasanın 128.maddesi kamu işyerlerinde hizmetlerin asli ve sürekli çalışanlar tarafından yürütülmesi gerektiğini basa bas hükme bağlamış.
Gel gelelim maddeye bağlı olan kim? Bu madde zararlı olduğundan mıdır nedir, hükümet bu maddeye bağlı kalmak istemiyor.
Bundan mütevellit temizlikten inşaata, güvenlikten madene kamunun her alanında taşeron işçilik asli şekil olmuş vaziyettedir.
Geçen mart ayında Kozlu’da grizu patlaması sonucu ölen 8 maden işçisi, en azından yeraltı madencilik alanında taşeron işçiliğin kaldırılması hususunda bir acı işaret olmuştu. O da unutuldu.
Taşeron meselesinde derinden bir ses olur kabilinden, yedi ay evveli Kozlu’da yaşanan bu acı olay için kaleme alınan ve türküsü de yakılan dizeleri, sohbetimizin sonunda tekrarlamakta fayda görüyorum. Katılan katılır, katılmayan ne âlâ!
Söz uçar yazı kalır. Öyle ya, belki bir silkelenme olur!
“TAŞERON
Kömür diyorlar, yeraltında milyar ton
Kazma kürek köleliğe adam çok
En kolay yol diyorlar ki taşeron
Bu da bize kahır demek zul demek
Yukarıda büyükbaşlar laf eder
Kim ister ki güzel ölmek kim ister
Taşeron ölümden bin kat daha beter
Ömür deriz kader değil yeter be
Çalış diyorlar, karın tokluğuna ekmek var
Kimimiz ölür kimimiz kalır belki sağ
Bu dünyanın diyorlar ki ötesi var
Bu da bize şükret demek kul demek”