TV kanalları genellikle ana haber saatleri öncesi hava tahmin raporu verirler. Bazen iki-üç günü kapsayan bu rutin programlarda Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden alınan raporlar, harita üstünde görsel materyallerle gözümüze, didaktik anlatım biçimiyle de kulağımıza sokulur. Tedbirli vatandaşlar olarak bizler de hava yağmurluysa elimizde şemsiye ile soğuksa sırtımızda paltomuzla çok güneşliyse başımızda terekli bir şapka ile evden sokağa adımlarız. Uydu sistemleri ile bir haftalık hava durumu hakkında tahminler yapılabiliyor. Daha uzun süre için  büyük sapmalar olabiliyor. Fakat günler yaklaştıkça vatandaş olarak tedbirimizi alabiliyoruz. Hadi tedbir alamadık diyelim! Aniden bastıran yağmurda bir saçak altına sinebiliriz. Soğuksa kapalı sıcak bir mekânda, yakıcı güneşse bir gölgede bedenimizi savunmaya çekebiliriz.

 

Peki hava kirliliği tahmini yapılabilir mi? Yanıt, evet! Başta Avrupa’nın birçok ülkesi olmak üzere, sağlık ve toplumsal duyarlılığın gelişmiş olduğu ülkelerde MACC 2 adı verilen bir sistemle hava kirliliği takip ediliyor. Toplanan veriler uzun vadede hava kirliliği hakkında rapor edilerek toplumun her kesimine bilgi veriliyor. MACC 2 Proje Müdürü Richard Engelen, tüm verilerin bilgisayarın hafızasında depolandığı MACC 2 sisteminde hiçbir bilginin silinmediğini belirterek, “Astım hastalığı gibi hava kirliliğine duyarlı kişiler önümüzdeki beş günlük hava tahminleri ile ilgileniyorlar. Trafik kontrol merkezlerinin de ihtiyaç duyduğu veriler çoğu ülke ve bölge tarafından titizlikle inceleniyor. Ulaşım araçları için önem taşıyor ve kayıt altına alınan hava kirliliği değerlerine kolaylıkla ulaşılabiliyor.” şeklinde bir açıklama yaptı.

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün ve Kanser Araştırmalar Derneği’nin açıkladığı verilere göre hava kirliliği kanser riskini arttıran önemli faktörlerden biri. Atmosferde rüzgarın etkisiyle yalnız bulutlar hareket etmiyor, aynı zamanda karbonmonoksit ve diğer gazlar da hareket ediyor. Bu gerçeklik göz önüne alınarak hava durumunu hesaplarken yalnız sıcaklık değerleri, yağış durumu veya rüzgarın yönü değil aynı zamanda hava kirlilik oranının da incelenmesi gerekiyor. Almanya’nın Essen kentinde bulunan Doğal Yaşamı Koruma Ajansı da MACC 2’yi kullanıyor. Almanya’nın endüstri bölgelerini takip altına alan sistem, karbonmonoksit ve diğer zararlı gazlar hakkında çevre insanına rütun bilgi aktarımı yapıyor.

 

Kilogram hesabı, birey olarak her gün ortalama 14 kilogram hava soluduğumuz atmosferde, rüzgarla hareket eden yalnız bulutlar değil, aynı zamanda karbonmonoksit ve diğer zararlı gazların da yer değiştirdiğini düşündüğümüzde, “Bir endüstri bölgesi olarak Zonguldak havzasında da neden MACC 2 kullanılmasın?” diye bir soru geliyor akıla! Öyle ya, rüzgar kuzey doğudan estiğinde, yani hafif poyraza meyil verdiğinde, Çataalağzı’ndaki termik santrallerin bacalarından çıkan toz bulutu ve zararlı gazlar olduğu gibi ciğerlerimizde tıkaç oluşturuyor. Üstelik yeni termik santraller kurularak bu poyrazla gelen toz bulutu ve gazların katmerlenmesi söz konusuyken! Kireçlik’de Bayat Köyü sınırları içinde de bir kömür santrali daha kurulması planlanırken! Yani batıdan da lodosla duman altı olmamız gündemdeyken!

 

Enerji patronlarının korsanvari saldırılarına karşı ülkenin bir çok yerinde halk bilinçli bir örgütlenme yaratarak savunma cephesini genişletiyor. Bu cepheyi yarmak için patronlar her türlü dalavereyi yapabiliyor. Çünkü, yasalar onların istediği biçimde işliyor. Yasalara, yönetmeliklere, falan filana uydurularak termik santrallerin kurulması için engel teşkil edecek güçler bozguna uğratılmaya çalışılıyor. Neymiş? Şu bölge tarım alanıymış! Neymiş? Bu bölge sanayi bölgesiymiş! Halbuki her yer, her bölge için insanın yaşam hakkı var. Bunun için de illa aktif militan gömleği giymek gerekmez. Çünkü bilim her şeyin üstündedir. Bölgemizde şimdilik ajans MACC 2 olmasa da rutin hava kirliliği tahminine göre her gün gaz maskesi takarak sokağa çıkmamız gerektiğini unutmayalım!