Okula gideceğiz diye evden çıkıyorlar… Karabük Çamlık korusunda  daha on beşer yaşlarında ağaca kendilerini asıp canlarına kıyıyorlar…Yazıyı okuduğumda  karnımın ortasına kocaman bir taş oturdu. O anne baba artık ne yapar; nerelere gider. Hayatın onlar için bundan sonra bir anlamı kalır mı? Kimseye söylemeseler de biz nerde hata yaptık acaba diye o  zalim soruyla yıllarını geçirmezler mi? İşte şairin dediği gibi kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdeyiz. Önce Enes ardından  Yusuf ve Oğuzhan   neler oluyor çocuklarımıza…

Sussam gönül razı değil söylesem tesiri yok…

Bir zamanlar yaşamdan koparılan iki çocuğumuz için yazdığım şiirimi bu kez Yusuf ve Oğuzhan için bırakıyorum..

YUSUF İLE OĞUZHAN

Toz içinde gördüm minik bedenini

Güneş, yalnızca onu gösterir gibiydi   gözlerimize

Her birimize çalınmış kara bir leke...

Alnımızın ortasından alıp;

Bir yanımızdakinin alnına çalıyorduk.

Birbirimizin yüzüne bakıyorduk.....

Şaşkın ve salakça...

Okuduğumuz kitaplar, İzlediğimiz filmler, attığımız kahkahalar..

Hadi geri getirin

ÇOCUKLARIMIZI...