Son zamanlarda hızla gelişen olaylar karşısında şaşıran insanlarımız, içinde yer aldıkları siyasi parti, sendika, örgüt ve platformları sorgulayıp yeniden değerlendirme ihtiyacı duyuyorlar.
Oluşan yeni cepheleşmeler karşısında kendi konumlarını da, bir yeniden değerlendirmeye tabi tutuyorlar!
Oluşan cepheleşmeler sürecinde bir yandan kendi konumlarını tarif etmeye çabalarken, bir yandan da hiçbir tarafa bulaşmadan bireysel bir konumlanışın mümkün olup olmadığının hesaplarını yapıyorlar!
“Ne yapsam acaba?” diyorlar.
Ne yaparsam; özelleştirmeci, talancı, emperyalizm işbirlikçisi AKP iktidarından kurtulmaya çalışırken iktidarın iddialarında dillendirdiği “faiz lobicisi” dış güçlerle, darbecilerle ve gericiliği tescilli Gülen cemaatiyle aynı saflara düşmem?
Ne yaparsam; önümüzdeki yerel seçimlerde oylarını artırarak seçim kazanma hesapları yaparken, daha da sağcılaşan bir CHP teslimiyetçiliğine mahkum olmam? Nasıl yaparım da, CHP’nin ideolojik sınırlarına teslim olmadan, yerel seçimlerde işçiden-emekten yana solcu adaylar çıkartır ya da aday olabilmiş olanları destekleyebilirim?
Ne yaparsam; emperyalist kapitalistlerce kirletilip anlamsızlaştırılan “devrim, demokrasi, özgürlük ve barış” gibi kavramları gerçek anlamlarına kavuşturabilir ve yeniden alanlarda ağzım dolu dolu yürekten haykırabilirim?
Ne yaparsam; bu ülkede yaşayan tüm emekçi ve işçilerin Kürtçüleşemeyeceğini, fakat Kürt’lerin büyük çoğunluğunun işçi-emekçi olduğunu ve proleterleşebileceğini anlatabilirim?
Ne yaparsam; her türden ulusalcı-milliyetçi anlayışların halkları düşmanlaştırdığını, bölüp parçaladığı tüm emekçileri kapsayamayacağını ve ancak sosyalist emek (sınıf) anlayışının her ulustan emekçileri kapsayarak emekçi halkların kardeşliğini sağlayabileceğini anlatabilirim?
Ne yaparsam, “ulusalcı-milliyetçi” olarak yaftalanmadan ve emekçi insanlarda yaygınlaştırılan her tür etnik ve dini düşmanlığı, kapitalist sömürü sistemi düşmanlığına dönüştürerek sosyalist yurtseverliği savunabilirim?
Ne yaparsam; rüşvetçi, hırsız, işbirlikçi ve liberal sendikacıların yıprattığı sendikal hareketi, sınıf sendikacılığı perspektifiyle yeniden ve nasıl yapılandırabilir ve işçi sınıfı siyasetiyle yeniden ve nasıl buluşturabilirim? İşçilerin ve emekçilerin sarı sendikacılara karşı yükselen çoğu haklı tepkilerini, nasıl yaparım da sendika düşmanlığına dönüşmesini engelleyip sermaye sınıfı ve onun politikalarını hayata geçiren siyasi iktidar (AKP) düşmanlığına dönüştürebilirim?
Derinleşen siyasi kriz ve sorunların ortaya çıkardığı ve çoğu insanın cevaplarını aradığı sorular bunlar…
Ama ne çare ki, insanlarımız kafalarında yaptıkları hesapların siyasi sağlamasını yapmakta zorlanıyorlar…
“Zorlanıyor!” çünkü yaşanmakta olan sürecin karmaşıklığı bir yeniden netleşmeyi dayatıyor.
Asıl sorun da bu noktada düğümleniyor zaten!
İnsanlarımız tüm bilinç ve cesaretlerini toplayıp, siyasi ve ideolojik açıdan netleşmeyi sağlayacak kararlılığı gösterebilecekler mi?
Sosyalist sınıf siyasetinden rol çalan sivil toplumculuğun, işçi sınıfına ve sol siyasete bir şey kazandırmadığı, kalıcı kazanımların ancak sınıf perspektifli sol-sosyalist bir siyasi mücadele ile mümkün olabileceği kanıtlanmıştır.
Yıllardır bizleri yollara düşürüp alanlarda toplayan etkisiz eylem ve mitinglerin, içimizde sermaye sınıfına karşı biriken öfke ve enerjimizi tükettiğini yapılan son Ankara mitinginden sonra görüp anlamamız gerekiyor. Ve artık siyasi konumlanışımızı ona göre yapmamızın, işçi ve emekçilerde biriken öfkeyi bilince çıkartacak ve gerçek hedeflere yöneltecek bir “Sol Cephe” yi oluşturmanın önemi de otaya çıkmış ve netleşmiş oluyor.
Ha; yaşanan bu zorlu siyasi süreçte, siyasi manevra yapma ve statü kazanma konusunda neyi nasıl yapacağını çok iyi bilen, ya da bildiğini sanan siyasetçi, sendikacı, sanatçı ve gazeteci bukalemunlar da var!
Aman dikkat!
“Bize yine hüsran!” dememek için...