Hayat maalesef acılarla dolu. Akla gelmeyen nice acı hadiseler başa geliyor.
İl Genel Meclisi Eski başkanı ve şu anki üyesi İsmail Terzi’nin oğlundan bahsediyorum.
Muammer Durmuş Terzi, hayatının baharında trafik kazasına kurban gitti. O da kazalarda yitirilen nice canlardan biri oldu ve kısacık hayatında kelebek misali uçtu gitti bu dünyadan.
Bunu demesi kolay ama gelin de anne babaya sorun evlat acısını siz.
Olay yerinde bir birine sarılarak teselli olan Terzi çiftinin o fotoğrafı hafızalarımıza kazındı. Yürek yakıcı bir kareydi.
Acıların en büyüğü evlat acısı imiş. Acı büyük olunca başa gelen imtihan da büyük oluyor.
Allah sabır versin.
Terzi ailesi acıların en büyüğüyle imtihan oldu.
Bütün Zonguldak hangi görüş ve düşünceden olursa olsun, ailenin acısını yüreğinde hissetti.
O yüzden diyorum ki acının rengi, dili, dini, ırkı olmaz.
Bu dünyayı bir birimizi üzme yeri olarak değil; acıları hafifletme ve etrafa mutluluk yayma yeri olarak düşünelim.
Çeşitli nedenlerle yakınlarımızı ve etrafımızdaki insanları kırmayalım, üzmeyelim.
Gördüğünüz gibi hayat kısa…
İşin felsefik kısmı daha zor ve karmaşık. Kısaca Yüce Yaratıcı bu kainata bir düzen koymuş.
Madem hepimiz ona aidiz, O bizlerle ilgili istediği gibi tasarruf edebilir. Bizim için yakıcı da olsa…
Kiminin evladını ömrünün baharında yanına alıyor, anne babalar yanıp kavruluyor. Kimi evladı da genç yaşta annesiz babasız bırakıyor.
Çok kahredici bir manzaralar yaşanıyor olsa da hayat devam ediyor…
Ve bizim elimizden sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor.
Bir de hayatın ve sevdiklerimizin kıymetini bilmek tabi…
Kısa bir hayat için kimseye haksızlık yapmamak gibi gerçekler yüzümüze çarpıyor bu ölümle…
Sevdiklerinize sımsıkı sarılın.
Öncelikle kıymet bilin.
Ben de her ne kadar tanımasam da Terzi ailesine en derin üzüntülerimi iletiyor, başsağlığı ve sabır diliyorum.
SALDIRI KÜLTÜRÜ
Saldırmak, vurmak, kırmak vahşi hayatın bir kanunu.
Bizler aslında medeni bir dünyada yaşıyoruz; ama en akla gelmeyecek ilkellikleri görünce bir arpa boyu yol alınamadığına üzülerek şahit oluyoruz.
Meslekten birisi saldırıya uğramış. Haklı haksız demiyorum. Ama her ne sebeple olursa olsun bir kişiye şiddet uygulamak kabul edilemez. Hukuk var ülkede, öyle değil mi?
Bir sözüm de mesleki derneklere. Adı gazetecilik olan dernekler, kişiye, zamana, şahıslara göre değil; her ortamda ilkesel olarak duruş sergilemeli ki, saygınlığını koruyabilsin.
Hani hukuk herkese lazım diyorlar ya.
Sözde dayanışmacı gazeteciler, bir gün mesleki dayanışma size de lazım olabilir diyorum.
Bilmiyorum anlatabiliyor muyum?