Şimdi şu söylenceye bir göz atalım. Her ne kadar Balat Dağı ile ilgili görülse de Çayırköy Mağarası’ndan Filyos’a su kemerleri yapılması konusunu da içerdiğinden tarihsel bir önem de taşıyor.
Çaycuma’da “içinde değerli bir saray olduğu, üzerinde kız kabartması bulunan kayalar bulunduğu” söylenen “Balat” dağının adını, “Balatines” adlı kral kızının adından dolayı aldığı anlatılır. Aynı şekilde Filyos’un adı da Kral Filibos’un adından gelirmiş…
Filyos Kralı Filibos’un çok güzel bir kızı, iki de değerli komutanı vardır. Gün gelir bu iki komutan da kralın kızına talip olur. Kral çok önem verdiği komutanlarını kırmak, darıltmak istemez. Onlara birer görev verir:
- Sen Çaycuma’daki (Çaycuma o zaman nasıl adlandırılıyordu bilemiyoruz) yüksek dağın arka tarafında bulunan köydeki mağaradan (Çayırköyü) Filyos’a su kemerleri ile su getireceksin.
- Sen de bu Filyos’a bir kale inşa edeceksin. Yaptığı işi hanginiz önce bitirirse kızımı ona vereceğim, der.
Her iki komutan çalışmalara hızla başlar. Bir süre sonra kale bitmeye yüz tutar. Kralın kızı Balatines ise, su götürmekle görevlendirilen komutanı sevmektedir. Ona elini çabuk tutması için haber gönderir. Komutan da kıza “Bana biraz zaman kazandır” diye haber yollar.  
Bunun üzerine Balatines, kazanlar dolusu ayran, şerbet yapar. Kaleyi yapan komutana der ki:
- Komutan, işi bitirdin sayılır. Bu günü kutlayalım, askeri ödüllendirelim.
Komutan askere istirahat emri verir. Askerler kana kana ayran, şerbet içince bir süre sonra yorgunluktan uykuya dalarlar. Komutan da “nasıl olsa iş bitti” diye pek ses çıkarmaz. Ama gerekli zamanı kazanan su getirecek komutan, akşama doğru Filyos’a dağdan su kemerleri yaparak getirdiği suyu akıtır. Bunun üzerine kral da kızını bu komutana verir ve onları evlendirir.
Balatines’inadı da bu dağa verilir. Çaycuma’nın batısında bulunan bu dağın adı da “Balat” olarak kalır. (Bu söylence, 1967 yılında “Çaycuma Ağzı’ndan Derlemeler” adlı Üniversite bitirme tezi çalışmalarım sırasında derlenmiştir.)
EY DEVLETİM, SESİMİZE KULAK VER!
Gün geçmiyor ki yurdumuzun değişik bir yöresinde doğasal değerlerimizin talan haberleri yer almasın gazetelerde, haber bültenlerinde. Bazı paragözlerin özel şirketleri tarafından; Toprağımıza, derelerimize, ırmaklarımıza, dağlarımıza, ormanlarımıza, ağaçlarımıza, karada, havada, suda yaşayan binlerce canlımıza, doğanın bize bahşettiği doğal, tarihi ve turistik güzelliklerimize  yasaların önünden okuyup, arkasından dolaşıp el konulduğunu içimiz sızlıyarak görmekteyiz.  
Bazı paragöz şahıslar, nasıl oluyor da insan sağlığını, bütün canlıların yaşama hakkını yok sayabiliyorlar? Bu güzel doğayı talan etme izinini ve hakkını, orada yaşayan halkın karşı çıkmasına rağmen devlet kurumlarından nasıl, nasıl alabiliyorlar?
 Gün geçmiyor ki paragöz şahıslar; bölgede yaşayan insanları, karada- havada-suda yaşayan canlıları, doğanın kendi içindeki dengeleri, güzellikleri, tarihi, kültürü, turizmi düşünmeksizin, sadece para kazanmak için; kazma-kürek-dozer-vinç- patlayıcı malzemeler kullanarak, yaşadığımız çevreyi kirleterek, yıkarak, yok ederek, talan etme hakkını kendilerinde bulabiliyorlar. Bu yıkıma-talana dur demenin bir yolu yordamı yok mu?
ÇAYIRKÖY MAĞARASI’NI KORUYALIM
Şimdi de güzelim Çayır Mağarası çevresini talan etmenin hesabına düşmüşler. Buna nasıl izin verilebilir, anlamak mümkün değildir. Özel bir şirket tarafından Çaycuma ilçesine bağlı Çayır ve Güdüllü köyleri arasındaki tamamı orman olan 27 hektarlık alana kalker ocağı ve kırma eleme tesisi yapımı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvuruda bulunulduğu basında yer aldı.
Çayır Mağarası'nın yakınına yapılması planlanan kalker ocağı ve kırma eleme tesisi projesi için açıklanan ÇED raporunda, 10 bin 267 ağaçtan 3 bin 133 ağacın kesileceği debelirtilmiş. Berran Aydan  başkanlığındaki Tema Vakfı ve Ahmet Öztürk yönetimindeki Çevre Koruma Derneği, bu projeyle ekolojik dengenin bozulacağını, biyolojik olarak bilimsel çalışmaların yapıldığı Çayır Mağarası'nın tehlike altına gireceğini açıkladılar.
 Anadolu’nun milyonlarca yıl önceki oluşumundan bu yana bu Çayır Mağarası dünyaca tanınan bir mağara ve Çaycuma’nın tarihi ve turistik değeri-hazinesi olarak orada duruyor. Bu paragözler, çok çok değerli bu mağaranın dibine kadar gelecekler, yüksek dozlu patlayıcılarla taşları yerinden sökecekler, arazinin doğal dengesini bozacaklar, doğanın ve mağaranın doğal yapısını haşat edecekler..Bu yıkıma izin verilmeli midir?
   BAŞKA ÇAYIRKÖY MAĞARASI YOK!!
Çayırköy mağarası doğanın Çaycuma’ya muhteşem bir armağanıdır. Mağaranın iç uzunluğu 1.150 metredir. Akarsuda şifalı alabalıklar yaşamaktadır. Çevrede eskiden kalma iki kemer köprü bulunmaktadır. Mağara içinde 6 çeşit yarasa türü yaşamaktadır. Doğa harikası mağara sarkıtları, dikitleriyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Mağara çevresinden Filyos yönüne su kemeri kalıntılarının var olduğu da belirtiliyor.  
Bu Taşkırma tesisiyle yöreden delme, patlatma yöntemiyle yılda 1 milyon 750 bin ton taş alınacakmış. Bu çalışmalar sırasında arazide çok büyük çatlakların ortaya çıkması kaçınılmaz. Bu da yerüstü ve yeraltı su yapısını büyük ölçüde bozacak ve mağaranın su rejimini bozacaktır.
Köylüler, taşkırma tesisini istemediklerini belirten 1000 imzayı Zonguldak Valiliği'ne teslim etmişler. Çayır Köyü'nde yaşayanların; "Doğasıyla, yeşilliğiyle biz burada yaşıyoruz. Buraya taş ocağının yapılmaması için elimizden ne gelirse yapacağız. Bizim yaşama hakkımız var. Doğada insanların, canlı varlıkların yaşamaya hakkı var. Bunları kimsenin öldürmeye hakkı yok. Burada yarasalar var mağarada. Kuşlar var, yaban hayat var. Biz burada turizme açılacak mağaramızı kimsenin öldürmesini kabul etmiyoruz. Sayın valimizden, milletvekillerimizden yardım bekliyoruz." dedikleri de basında yer aldı.
Ey Devletim!
Başka Çayırköy Mağarası yok!
Başka Filyos Vadisi yok!
Başka Yenice Şeker Kanyonu yok!
Çatalağzı’nda ölümler artıyor!
Termik ve nükleer santraller istemiyoruz!
Derelerimiz tutuklu, özgür akamıyor!
Dağlarımıza, ormanlarımıza yazık oluyor!
Karada, havada, suda yaşayanların sahibi yok!
Ey Devletim, sen bilirsin, koru ve kolla hepimizi..