Şimdi bana Osmanlıca'ya mı özendin demeyin! Tabii ki özenmedim ama atalarımızın Osmanlıca diliyle söyledikleri çok güzel atasözlerini veya özlü sözleri de çok anlamlı bulurum. Zira,bazen sayfalarca yazıp anlatamadığınız bir konuyu bir atasözü veya bir özlü söz ile gayet güzel anlatabilirsiniz. İşte başlıktaki söz de böyle bir sözdür.
Bazılarının Nabi'ye de atfettiği bu atasözünün anlamı kısaca şudur: ''Kötü aletlerle veya araçlarla olgunluğa ve mükemmelliğe ulaşılamaz!''
Peki, durduk yerde bu söz benim nereden aklıma geldi? Elbetteki güncel siyasi konjonktürden!
Atasözümüzün güncel siyasi konjonktürle ilişkisine gelince: Burada, alet devleti yöneten siyasi irade, ve ulaşmak istediğimiz mükemmellik de tam demokrasidir. Bu nedenle, burada bizi tam demokrasiye götürecek olan siyasi iradenin niteliği büyük önem kazanmaktadır. O zaman bu konuyu, yani mevcut siyasi yapımızı masaya yatırıp irdelememizde fayda vardır. Ama baştan şunu söyleyeyim: %10 gibi yüksek bir seçim barajının olduğu ve ön seçimin olmadığı bir ülkede tam demokrasiden bahsedilemez. Bu haliyle bizdeki sistemin geçek adı; parlamento çoğunluğuna dayanan otokratik yönetim sistemidir.
Tam da burada zurnanın zırt dediği yere geldik. Zira benim bahsetmek istediğim kem (kötü) alet işte bu ''otokratik yönetim sistemi''dir. O zaman bu sistem ne imiş önce bunu bir görelim.
Halen ülkemizde fiilen uygulanan bu sistemde milletvekilini halk değil, liderler seçiyor. Bu durumda bunlara milletvekili değil, lider vekili demek daha doğrudur. Halk da önlerine seçmeli değil, tabldot usulü konan listelere oy vermek zorunda kalmaktadır. Doğal olarak milletvekilleri de halka değil, liderlere kendilerini beğendirmek zorunda kalmaktadırlar. Yani halka hesap verme kaygıları falan yoktur. Bu nedenle de halka hizmet sorumluluğu ikinci planda gelmektedir.
Bu sistemin ikinci kemliği de halk kesimlerinin parlamentodaki temsil oranlarıdır. Memleket nüfusunun hemen hemen %90'ını işçi, köylü, memur, küçük esnaf ve bunların emeklileri oluştururken; parlamentoda bunların kaç tane temsilcisini tanıyorsunuz? Varsa bile ya köy ağasıdır, ya sendika ağasıdır veya zenginleşmiş bir bürokrat veya esnaf olabilir. Buna mukabil, ülke nüfusunun binde birini bile oluşturmayan bazı mesleklerin temsilcilerinin, parlamentonun %10-15'ini oluşturduğunu da herhalde biliyorsunuz. O zaman temsilde adaletten bahsedilemez.
Üçüncüsü, %10 barajı nedeniyle milyonlarca vatandaşımızın oyu çöpe gitmektedir. Örneğin, 5-6 milyon oy olan parti %9.9'da kaldıysa bu kadar vatandaş kendi seçtiğini parlamentoya gönderememiş demektir. Yani adalet ve demokrasi bunun neresinde?
Ekstrem bir örnek olacak ama sistemin çarpıklığını daha iyi anlatabilmek için bu örneği vereceğim. Şu an için söz konusu değil belki ama; farz edin ki ülkede 10 parti var. Bunlardan 9 tanesi seçimde %9.9 civarında oy almış olsun. 10.ncu parti de %11 oy aldıysa ne olur? Tabii ki 550 milletvekilinin tamamını çıkarır. Çarpıklığı ve adaletsizliği görüyor musunuz?
Bir de işin maddi boyutunu unutmayalım. Parası olmayan milletvekilliğine soyunabilir mi? Hayır soyunamaz. Bu günkü şartlarda en az 100.000 tl'yi cebine koymayan bu işin kenarından bile geçemez. Yani? Yani bizim demokrasi zenginin demokrasisidir; fakire yine bir şey yok!
SONUÇ:1- Mevcut sistem ''kem alet''tir; bununla ''kemalat'' yani demokrasi olmaz! Çare; bu sistemi değiştirmektir. Zira bir pozitif ilim dalı olan ''kalite felsefesi'' diyor ki: Eğer bir işi her defasında, hiç bir şeyi değiştirmeden hep aynı yöntemle ve aynı malzeme ve aletlerle yapıyorsanız; ve günün birinde bundan daha iyi sonuç bekliyorsanız, bu aptallıktır!
2-O halde, daha iyi sonuç almak için bir şeyleri değiştirmek gerekmektedir. Ama bunu bu düzenden beslenenlerden beklemeyin. Mevcut düzenden zarar gören kim? Tabii ki halktır! O zaman bu düzeni değiştirmesi gereken de halktır.
NOT: 7 haziranda yapılacak seçimler için partilerin Zonguldak milletvekili adayları da belli oldu. Hem adaylara hem de Zonguldaklılara hayırlı olsun. İyi olan kazansın. Ama kim kazanırsa kazansın Zonguldak için pek bir şey değişmeyecektir. Neden? İşte tam da yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenlerden. İnşallah yanılırım.