“Emeğin Başkenti’nde” Felsefe, Hikmet Din konuşulacak. Bu haberin “yerel basında” duyurulmasından bu yana heyecanlıyım. Kendi kendime de soruyorum “Neden heyecanlanıyorsun?” be Kemal. Günlerdir kitaplığımdan “felsefe” ile ilgili kitapları indiriyorum. Toplamış olduğum “kupürleri” gözümle okuyorum.
Heyecanım geçti. Şimdi toplantıları sadece felsefeye ve üniversiteye saygım gereği izlemek istiyorum. Ne yalan söyleyeyim, önemli bir toplantının açılışında ne söylenir? (Merak ediyorum). Katılımcılara göre de zaman ayırmak istiyorum.
“Akademi’de Felsefe, Hikmet, Din Sempozyumu” başlığı ile afişin hazırlanması doğru mudur? Ben doğru bulmuyorum.
En başta Hikmet’in bana sorduğunu söyler bana soracaksan.
-Sen ne söylemek istiyorsun?
“…Hakikat soyutsa, o hakikat değildir. Sağlıklı insan aklı somuta yönelir… Soyutluğun en büyük düşmanı felsefedir. O somuta döndürür…”
Bu toplantılarda Hegel’den, Marks’dan ve Lenin’den bahsedilecek mi? Söylenecekleri biraz da bunun için merak ediyorum.
Felsefe “Genel anlamda, kavramsal düzeyde insanla ilgili geniş ve köklü araştırma” olduğuna göre; “Dünyayı felsefeden koparıyorlar mı?” sorusuna nasıl yanıt veriliyor?
“Felsefe ağacının meyvesi sanattır denebilir mi?(…) Öyleyse bir heykel için (Beğen, beğenme iktidar gücüne güvenerek (!) söylenen “… Kim dikti bu ucubeyi…” sözleri felsefi olarak açıklanabilir mi?
“Bilim – Felsefe köprüsünün önemi..” konusunda ne söylenecek? (Doğrusu bayağı merak ediyorum.)
“Din bütün sorularına cevap veriyor, felsefeyle niye ilgileneceğim” diyenlere ne söylenecek?
“Dünyadaki sorunları söylemek için felsefeciler, siyasetçiler ve karar vericiler arasında diyaloğa ihtiyaç vardır.” Görüşüne ne söylenecek?
“Felsefe bölümlerinde ilahiyatçıların ders veriyor olmasına hayret eden” Felsefeciye ne yanıt verilebilecek?
“Türkiye, felsefenin nimetlerinden yoksun.” deniliyor. Bakalım bu toplantıda ne cevap alacağız?
Bu yazının konusu felsefe olduğuna göre, felsefe haberlerinden ufak boşluklar alayım. Bu yıl “Asoss’ta yapılan felsefe toplantıları” kıran kırana geçmiş. “Tanrı ve din çapraz sorguya alınmış.”
Benim merakım ve heyecanım biraz da şundan. Emeğin Başkenti’nde ki üniversitede yapılan bu toplantılarda “Allah”ı aramaya gerek kalacak mı? Ve de “Tanrının yeni adı ZEKİ TASARIMCI diyenler için..” ne cevap verilecek. Ve tek dileğim, bu toplantılarda, ünlü iki filozofun tartışmaları sonrasında kullanılan “wittgenstein”ın sopası yerine Emeğin Başkenti’nde domuzdamcının kalası” geçsin. Bu dileğimin felsefi açıklamasını kısaca belirteyim: “Biliyorsunuz domuzdamcının” kalası kömür üretiminde çok önemlidir. Tahkimata yarar. Maden işçisinin emeği ile bilime katkı sağlar. Size çok soyut gelirse Shakespeare’in ünlü deyişiyle son noktayı koyalım.
“Olmak ya da olmamak. Bütün mesele bu…”