Bu yazıya biraz buruk, biraz üzgün ve biraz da kırgın başlıyorum.
Bu günkü konumuz Genel Maden İşçileri Sendikası’nın (GMİS) ve maden işçilerinin geleceği üzerine düşünce aktarımları olacak…
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta sonu (4-5 Nisan 2015) Genel Maden İşçileri Sendikası’nın 10. Olağan genel Kurulu yapıldı.
GMİS’in bu kongresinde, ne yazık ki hiç tanık olmak istemediğimiz görüntü ve olaylara tanık olduk!
Biraz “Buruk” olmam bundandır…
Kongre salonunda maden işçilerinin bölünüp parçalandığına ve daha da kötüsü yarın birlikte omuz omuza mücadele etmek zorunda kalacak olan maden işçilerinin birbirine olan güveninin yara aldığına ve aralarına düşmanlığa varabilecek kutuplaşma tohumların atıldığına tanık olduk!
Biraz “Üzgün” olmam bundandır…
Umarım bu olumsuz durum, sendikanın yeni genel başkanı ve yöneticileri tarafından, kapsayıcı bir yönetim anlayışıyla kısa zamanda düzeltilir.
Yaşamım boyunca işçi sınıfı mücadelesinin içinde olan birisi olarak, hep işçi sendikalarının doğru bir mücadele hattına girmesi, sermaye sınıfı karşısında örgütlülüğünü büyüterek güçlenebilmeleri, siyasal ve sınıfsal gündemlerde etkili olabilmeleriiçin gayret gösterdim.
Sendikalarının yapıları sınıfsal mücadele anlayışları üzerinden şekillenir, bunu belirleyende o sendikanın yönetim organlarında bulunan kişilerdir. Bu nedenle sendikalarla temas içinde olan ve faaliyet gösteren bir kişi; o sendikanın kurumsal ve yapısal olarak güçlenmesi için çalışmalar yürütürken çoğunlukla yönetim kadrolarında bulunan kişiler arasında (Kişisel anlamda) taraf olmaya zorlanır ve üzerinde sürekli olarak bunun basıncını yaşar…
Her yönetici, her şeye rağmen insanların kendi yanında olmasını ister!
Bu noktada asıl önemli ve belirleyici olan ise; O yöneticinin nasıl bir sendikal mücadele anlayışına sahip olduğu ve bu doğrultuda neler yaptığı veya neler yapmaya çalıştığıdır.
Benim kişilerle kurduğum ilişkilerde, dikkat ettiğim ölçütler bunlardır.
Genel Maden işçileri Sendikası’nın son dört yıllık döneminde, kişilerden bağımsız olarak dikkate almaya çalıştığım ölçütler de bunlardır.
GMİS bu son dört yıllık dönemde örgütünü kurumsal olarak güçlendirmeye çalışmış, yılların birikimi olan örgütünün yapısal ve mali sorunlarını gidermeye çalışmıştır.
Peki, sonuç ne olmuştur?
GMİS Türkiye işçi sınıfı hareketi içinde ve Zonguldak’ta kurumsal ilişkiler anlamında oldukça olumlu bir yol almış, yaşanan olaylarda vizyon ve misyon olarak önemli roller üstlenmiştir. Bu olaylara gücü oranında müdahalelerde bulunmuş ve yön vermeye çalışmıştır.
Bunların bazılarında başarılı olurken, bazılarında da başarısız olmuştur.
Mali sorunlarını çözmede ise; yönetim organlarında yer alan tüm yöneticilerin gayretleriyle uygulanan mali önlemler sonucunda olumlu bir tablo ortaya çıkmış ve oldukça başarılı olunmuştur.
GMİS’in en çok zorlandığı konu ise; Örgütsel yapısını revize edip güçlendirmek, tüm yönetici karolarıyla birlikte temsilci ve delegelerini sendikalarına ve sendikanın belirlediği mücadele anlayışına sahip çıkan bir doğrultuda birlikte ortak hareket ettirememek konusu olmuştur.
Sendika yönetim organlarında yer alan bazı arkadaşların, kişisel kaygılarının daha çok öne çıkması ve belirleyici olması; sendikaya en çok zarar veren ve yeni örgütlenme alanlarında sıkıntılar yaşanmasına neden olan sorunların başında yer almıştır.
Dolayısıyla da Star Madencilik, HEMA, Ege Doğaltaş ve diğer örgütlenme çalışmalarında sağlanan başarının yanı sıra çok önemli eksiklik ve aksaklıklarda yaşanmıştır.
Geçtiğimiz son dört yıllık süreçte; Eksileri ve artılarıyla birlikte ele alındığında Başta Genel Başkan Eyüp Alabaş olmak üzere, Genel Merkez ve Şube Yöneticileriyle birlikte çok önemli işler başarılmıştır. Genel Maden İşçileri Sendikası gerek sendikal camiada olsun, gerekse kamuoyu önünde olsun geçmiş son 12 yıla göre önemli mesafeler almış, maden işçileri adına olumlu bir tablo çizmiştir.
Geçtiğimiz 6-7 yıllık zaman diliminde, bu sürece emek harcayanlardan birisi olarak, yaptıklarım ve yapamadıklarımla bu çalışma döneminde az da olsa katkılarım olduğunu düşünüyorum.
GMİS 10. Olağan Genel Kurulu’nda bu sorunlar tartışılamamış, bu konularda sendikanın nasıl daha ileriye götürülebileceği ele alınıp değerlendirilememiş ve aksine kısır kişisel sürtüşme ve tartışmalar gündeme oturmuştur.
Bölgeler arasında kutuplaşmalar tetiklenmiş, toparlayıcı ve işçiler arasında dayanışma duygu ve bilincini sağlamlaştıran bir kongre gerçekleştirilememiştir.
Kongreye katılan misafir sendika yöneticileri, siyasi konuklar ve kamuoyu önünde iyi bir sınav verilememiş, itibar kaybeden GMİS ve maden işçileri önemli bir yara almıştır!
Biraz “Kırgın” olmam da bundandır.
Yapılan seçim sonuçlarına göre, sendikanın genel başkanı ve genel merkez yöneticileri değişmiş ve Eyüp Alabaş’ın karşısında seçimi kazanan Ahmet Demirci GMİS’in yeni Genel Başkanı seçilmiştir.
Ben Eyüp alabaş ve ekibine geçmiş olsun derken, Ahmet Demirci ve ekibine de hayırlı olsun diyorum.
Kongrede bir veda konuşması yapan Behzat Cinkılıç’a bundan sonraki yaşamında, eski ve yeni tüm yönetici arkadaşlara da bundan sonraki sendikal mücadelelerinde başarılar diliyorum.
Her zaman olduğu gibi, her koşulda işçi sınıfının hak alma mücadelesinin içinde olacağım.
Ve bu mücadelede, “Taş üstüne taş koyanlarla” birlikte olacağım!
Maden işçilerinin başlatmış oldukları “İmza Kampanyasına” kaldığımız yerden devam!