Zaman ne çabuk geçiyor değil mi?

Damdaki kediler de olmasa aylardan Mart’ın geldiğinin farkında bile değildim…

Şunun şurasında yerel seçimlere 25 gün kaldı…

İsterseniz gelin bugün nasıl bir belediye başkanı seçmeliyiz onu konuşalım…

Gerçi kimse bize fikrimizi sormadı ama…

Her yurttaş gibi…

Bizimde bir belediye başkanı fotoğrafı var kafamızda…

Sahi sizin başkan modeliniz nasıl birisi!

Muharrem Akdemir gibi mülayim mi?

Ali Bektaş gibi vurdu mu masaya sürahi deviren…

Gürkan Gülay gibi dünyayı kurtaran adam…

Ya da Hülya Öztürk gibi yalnız ve tek başına mı?

Dün akşam üşenmedim, 30 Mart’ta oy pusulasında karşınıza çıkacak 12 belediye başkan adayının özgeçmişini okudum tek tek…

İtiraf etmeliyim, bir gazeteci olarak bazı isimleri ilk kez duyuyorum...

Belli ki sadece partilerini “temsil” için sembolik aday olmuş kimisi…

Demokrasimiz adına çok aday olması harikulade…

Ama ne yazık ki, seçim yine 3 parti arasında geçeceğe benziyor…

Bugün interaktif bir köşe olsun istiyorum…

Lütfen mevcut belediye başkan adayları hakkındaki düşüncelerinizi…

Belediye Başkan adayından beklentilerinizi…

Ve nasıl bir belediye başkanı görmek istediğinizi internet sitemiz üzerinden siz yazın…

Biz de paylaşalım…

Başkan adayları ne kadar önemser, ne kadar ciddiye alır bilmiyorum ama…

Ben yaşadığı kente karşı sorumluluk duyan insanların yazacaklarını şimdiden merak ediyorum…

 

*** 

 

Dün namı diğer Komünist Ahmet’le üşenmedik Gelik’in dağlarına çıktık…

Ahmet Ağabey’in, Gelik eski Belediye Başkanı Doktor Hasan Fahri Yıldırım’la yaptığı röportajın foto muhabirliğini yapmak da bana düştü…

Esprisi bile oldu…

Gazeteciler seçim arifesinde taze belediye başkanlarının peşinde koşarken…

Biz tabiri caizse tedahülden kalkmış bir belediye başkanının peşine koştuk dün…

Son derece keyifli bir sohbet oldu…

İmkansızlıklar içinde belediye başkanlığı yapan…

İstanbul gibi bir metropolden Gelik gibi bir kırsala gelen bir doktorun yaşadığı ilginç olayları, başkanlık koltuğunun zorluklarını, Hamdi Uçar’la yaşadığı polemikleri, neden istifa ettiğini, kısacası 9-5 yıllık belediye başkanlığı hikayesini anlattı Hasan Bey…

Bana göre başkan adaylarının da okuması gereken bir röportaj oldu…

Fırsat o fırsat Gelik dağlarında bir süre dolaştık…

Gazete kupürlerinden resmimizi tanıyanlar ve aracın önünde “basın” yazısını görenler şöyle bir duraksadı yanımızdan geçerken…

Gelik’te ocakları bombalanan kaçak ocak sahiplerinin bana karşı olan tavrını biliyordum…

Şüphesiz onların da haklı oldukları yanlar yok değil…

Ama biz taa en başından beri…

İnsanların emeklerinin sömürülmediği, okul sıralarında olması gereken 15-16 yaşında çocukların, gelinlik kızların adı “ekmek parası” da olsa ocaklarda çalışmaya mahkum olmadığı, hiçbir can güvenliği olmayan ocakların gencecik insanlara mezar olmadığı, kömüre alternatif bir sektörün faaliyet gösterdiği bir Gelik hayal ettik…

Ocakları kimin bombalattığını, işine gelmeyince kimin ispiyonladığını herkes biliyor aslında da…

Sadece ekmeğinden, huzurundan olmak istemiyor Gelik insanı…

Düşünsenize hangi ana baba çocuğunu bile bile ölüme gönderir…

Öyle uzaktan maval okumakla olmuyor şüphesiz…

Tüm içtenliğimle söylüyorum…

Gerekirse kimliğini gizleyerek, konuşmak isteyen her kaçak ocak sahibi ya da işçisiyle röportaj yapmak isterim canı gönülden…

Onların her söylediği Zonguldak gerçeğinin bir parçası…

Kimse kızmasın lütfen…

Biz sadece Gelik dağlarındaki sömürü düzeninin bir son bulmasını istiyoruz…

Çünkü yaşamak için kimse ölmek zorunda değil!