Televizyon izlerken, ekranın bilmem kaç bucak köşesinde dolaşırken okuduğumuz,dinlediğimiz umutsuz,gönül yoran şeylerden sonra, ''memleket elden gidiyor, Allah belasını versin'' diye kabarıyoruz ya bazen, sanırsın ki elde bayrak çıkılacak yollara ve haykıracağız,''Yeter yeter artık!'' diyerek.
Televizyonun karşısından, köşe bucağından çıkınca da bir ''oh '' çekip pencereni açıyorsun ki,etrafındaki hayat ve o hayatın içindeki evlerde çoktan akşamın eve dönüş telaşları başlamış.Derken içindeki bir ses diyor ki, '' be adam işin mi yok senin, bak herkes kendi keyfinde,kime ne diyeceksin de neye inandıracaksın;her musibet nasılsa hep kadere yoruluyor!
Karnı tokken açın halini umursamayanın,kendine dokunmayan zehirli yılanı taşlamayanın,düşmeyince canı yananı anlamayanın derdi, tasası kendi varlığı için olduğundan,dünyada olup bitenlere de kafa yormuyor;daldığı sığ denizlerde yüzdüğünü sanarak avunuyor böylece.
''Boşver'' diyen iç sesleri çoğaldıkça susmalar da çoğalıyor.''Üzüm üzüme baka baka kararır''sözü yerine geliyor, sen de susuyorsun.''Nerde bizde o yürek '' demeyi bile kabul etmeyerek,oturduğu yerden ahkam kesenlere katılıyorsun;ister inan, ister inanma!