Şimdi bazı Zonguldaklılar diyecek ki, ‘’ Zonguldak neden sahipsiz olsun? Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayeti değil miyiz? Arkamızda devlet ve hükümet yöneticileri yok mu? Ayrıca, parlamentoda 5 milletvekilimiz var üstelik 3’ü iktidar kanadından. Sonra, biz burada neciyiz? Biz kentimize sahip çıkamıyor muyuz?’’
Bu söylem ve düşünceler Zonguldak’ta yaşayan bir vatandaş için elbette mantıklı görünüyor. Nitekim ben de Zonguldak’ta iken böyle düşünüyordum. Üstelik ben sokaktaki bir vatandaş değildim. TTK’da hep üst düzey görevlerde bulunduğum için devleti daha yakından tanıma şansım da olmuştu. Ama , kazın ayağının öyle olmadığını , Zonguldak’ın sahipsiz ve yalnız bir kent olduğunu ben Ankara’ya geldikten bir müddet sonra ancak anlayabildim. Genel müdürlük ve Başbakanlık müşavirliği gibi görevlerde bulunmam nedeniyle, devlet yönetimini daha yakından tanıma fırsatım oldu. Daha önce, sade bir vatandaş iken, bizi yönetenlere güveniyor; onların akıllı, dürüst ve adil olduklarını düşünerek kendimi güvende hissediyordum. Fakat ne zaman ki onları daha yakından tanımaya başladım, bende bir nevi yükseklik korkusu başladı. ‘’ Eyvah, bizi kimler yönetiyormuş!’’ diye paniğe kapıldım. Devletin işleyişinde hak, hukuk ve adalet kavramlarının aslında hep güçlüden yana uygulandığını görerek üzüldüm.
Burada ‘’ güç’’ veya ’’ güçlü’’ derken benim kastettiğim daha ziyade ‘’lobi’’ ve ‘’ lobicilik’’tir. Önce, bunların ne demek olduğunu özetleyelim: Lobi, aynı davaya inanmış insanların, davalarını başkalarına kabul ettirebilmek için, bir araya gelerek bir güç odağı oluşturmasına denir. Bu güç odağının, kendi taleplerini kabul ettirmek için karar alma mekanizmaları üzerinde baskı kurması faaliyetlerine de lobicilik denir.
Önce, lobi ve lobiciliğin Dünya’da ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için bir örnek verelim: Dünya’daki toplam nüfusu ancak 15 milyon civarında olan Yahudiler’in, toplam nüfusu 1.5 milyara yakın ( yüz misli fazla) Müslüman ülkelere lobicilik sayesinde nasıl kök söktürdüğü malumdur. ( Neden? Zira Müslüman ülkeler birbirlerini yemekten bir araya gelip bir lobi oluşturamıyorlar da ondan!) Hatta, son zamanlarda Yahudiler ’in perde arkasından Amerika’yı ve dolayısıyla Dünya’yı bile yönettiği söylenir oldu.
Şimdi Türkiye’ye dönecek olursak; Türkiye’de de lobicilik çok önemlidir. Biliyorsunuz, Türkiye’nin tüm imkânları Ankara’daki havuzlarda toplanır ve illere buradan dağıtılır. Dağıtımı yapanlar da devleti yöneten politikacılar ve üst düzey bürokratlardır. Fakat, muhtemelen bazılarımızın bilmediği bir şey var; Bu dağıtım vatandaşların sandığı veya beklediği gibi adil yapılmaz; hangi illerin lobisi kuvvetliyse aslan payını onlar alır. Diğerlerine de aslanlardan artan kemikleri sıyırmak kalır!
Maalesef Zonguldak lobisi olmayan iller sınıfına girmektedir. Bu yüzden de hizmet alamamakta ve her gün biraz daha geriye gitmektedir. 17 senedir Ankara’da bu işin içindeyim, emin olun gerçek budur. Ve fakat Zonguldak’tan doğru bu görülememektedir.
Öncelikle, ‘’ Zonguldak’ın Ankara’da neden lobisi yok?’’ sorusuna cevap arayalım.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, devlet, başta TTK (EKİ), Ereğli ve Karabük Demir Çelik Fabrikaları gibi dev kuruluşlarla Zonguldak’ının ayağına gelmiştir. Zonguldaklı, istihdam sorununu bu kuruluşlarla çözmüş, yolunu, okulunu ve hatta camisini bile bu kuruluşlara yaptırmıştır. Dolayısıyla, Ankara’da bir lobi oluşturmaya gerek duymamıştır.
Ama günümüzde şartlar değişmiştir. Bu kuruluşlar artık bu görevleri yapamamaktadır ve sorunların çözüm yeri şimdi Ankara’dır. Fakat Zonguldaklılar halen bu gerçeğin farkında değildir ve eski alışkanlıklarını sürdürme yanlışlığına devam etmektedirler. Artık bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir
Şimdi diyeceksiniz ki, ‘’ Biz Ankara’ya Zonguldak sorunlarının çözümü için 5 milletvekili gönderdik, onların gücü yeterli değil mi?’’ Hayır değil! Arkalarında lobisi olmayan milletvekili ordusuz komutana benzer, Ordusuz komutan tek başına zafer kazanabilir mi? Bu nedenle bizim milletvekillerimizin maalesef Ankara’da yaptırım gücü yoktur.
Nitekim bu güne kadar Zonguldak hayrına hiçbir proje üretip hayata geçiremediler ve hiçbir önemli sorunu çözemediler. Yıllardır Zonguldak politikalarının tepelerine çöreklenmiş, gelmiş geçmiş, ünlü ünsüz isimlerin ‘’yaptık’’ dedikleri şeyler aslında devletin yurdun her köşesine yaptığı rutin hizmetlerdir. Hatta bu hizmetlerin daha fazlasının Güneydoğu’daki mezralara bile yapıldığından haberiniz var mı? Mezralardaki yoların bile Zonguldak’taki yollardan daha iyi olduğunu biliyor musunuz? Çünkü onların milletvekilleri çoktan lobilerini kurdular. Bizimkiler ise, örneğin suyun başı sayılan Ankara bürokrasisine bile adam yerleştirmekten kaçındılar.
Değerli okuyucular, birçok kişi politikacıları icraatçı sanır ama aslında icraatçı bürokratlardır. Politikacı sadece politikaları belirler ve bu politikaların hayata geçirilmesini bürokrat sağlar. Bu nedenle suyun başı bürokrasidir. Fakat her nedense bizim politikacılar üst düzey bürokrasiye adam yerleştirmeyi sevmezler. Zira bu bürokratın ileride kendilerine rakip olacağını düşünürler. Eğer bu düşünce doğru ise, diğer illerin politikacıları salak mı ki durmadan bürokrasiye adam yerleştiriyorlar? Ama bu sayede suyun başını tutup tıkır tıkır hizmet alıyorlar. Şu bilinmelidir ki bürokrat isterse başında bulunduğu kuruluşun olanaklarını kendi iline bir şekilde kanalize eder. Hatta hizmet takası yoluyla diğer bürokratlardan da hizmet alır. Düne kadar bir kazamız olan Karabük’ün Ankara’daki lobisine bir bakın; Ankara’da kaç müsteşarı, kaç genel müdürü var? Peki Zonguldak’ın hiç var mı? Sadede geliyorum. Dost acı söyler; Zonguldak Ankara’da sahipsiz bir kenttir, çünkü lobisi yoktur. Bu lobisizliğin baş sorumluları gelmiş geçmiş tüm parlamenterlerdir. Zira bu konuya bırakın önem vermeyi, hatta soğuk bakmışlardır. Örneğin, hepsine de sorun bakalım; Ankara’da lobiciliğin çekirdeği olması gereken Ankara Zonguldaklılar Derneği’nin adresi neresidir? Bu derneğe hiç gelmişler mi? Eğer bu derneğe önem verselerdi şimdiye kadar güçlü bir lobimiz kesinlikle olurdu.
Son söz: Eğer Zonguldak’ın geleceğini düşünüyorsak Ankara’da güçlü bir lobi oluşturmak için derhal kolları sıvayalım. Bu iş sadece Ankara’ya milletvekili göndermekle olmaz. Olmadığı da zaten görülüyor. Ben iddia ediyorum ki; eğer Zonguldak bugüne kadar meclise hiç milletvekili göndermemiş bile olsaydı, bu günkünden daha kötü durumda olmazdı! O yüzden çare lobide lobi! Benden söylemesi!