Başka bir öfke nöbetinde yine kâğıt ve kalemimle baş başayım. Gelişigüzel ve kontrolsüz duygu parlamalarının getirebileceği sonuçlar üzerinden çıkarım yapmak geri adım attırabilir fakat ben hiç de endişeli değilim. Sadece havadan, sudan, börtü böcekten yazmak o kadar çok istiyorum ki fakat izin vermiyorlar işte. Araya zaman mesafesi koymak kendinizi olaydan soğutmanızı sağlayabilir. Unutup peşini bırakmak erdemlerimden biri olsa da bu sefer içimde yanan ateşi söndürmek yerine üzerine benzinle gitmeyi tercih ettim. Bazen sadece “Evet” deyip sonuçları görmek gerekir.
Binlerce yıl suskunluğunu sürdüren bir yanardağ düşünün. Onu ne kadar çok gererseniz şiddeti bununla doğru orantılı olacaktır. Zorbalıkla ve iftirayla doğayı sindirebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Zamanı geldiğinde yaptıklarınızın sorumluluğunu almaktan başka bir seçeneğiniz kalmayacaktır. Bir gün mutlaka bedelini ödersiniz ve ne kadar yetenekli olursanız olun savunma konusundaki hazırlıklarınız ulaşılabilirliğinizi engellemeyecektir. İşte o gün bugün. Bazı IQ yoksunu insanların, geçmiş yılların sönüklüğü varsayımından yola çıkarak kışkırtırcasına dağın eteklerine kurulmalarını ise akıl sınırlarının ötesinde ahmakça bir tutum olarak açıklayabiliriz. Başka da bir şansı olmayan bu kendini bilmezlerin aynen şu anda yaptığı gibi acil kaçış planları hazırlamalarını da ufacıkta olsa bir zekâ kırıntısı şeklinde yorumlamak mümkün. Ancak bu bir tatbikat değil ve doğa asla bağışlamaz. Hesap sorma konusunda hiç kimse onun kadar istekli ve kreatif olamaz.
İnsanları kategorize ederken farklı örneklemeler kullanabilirsiniz. Zayıflara korkak diyemezsiniz. Fakat korkaklar hem korkak hem de zayıftırlar. Sadece kaba kuvvetten anlayanlar, rakiplerini yenemediklerinde beyinlerini kullanmaya başlarlar. Yaratıcılık konusunda eksiksiz yoksunlukları olduğundan en iyi ihtimalle bulabilecekleri çözüm, problem için kiralık tetikçi tutmaktır. Korkak maçolar ise aynı pozisyonda olmadıklarını bahane göstererek arkalarına bakmaksızın ölesiye kaçarlar. Tıpkı doğa karşısında insanların yaptığı ve yapacağı gibi. Sadece bildiklerinizle yola çıkarsanız, bilmedikleriniz altında ezilirsiniz. Meseleyi daha spesifik hale getirelim. Güçlü veya maço olmayı karakteristik özellik haline getirenlerin yaşayacakları tek bir son vardır. “Maço” kelimesi çoğunlukla erkeklerin kadın üstündeki hâkimiyeti üzerine kurgulanmıştır. Mutlaka emir kiplerine karşı gelecek bir kadın ya da sizi dövebilecek bir başkası onu da yenebilecek bir başkası çıkacaktır. Dolayısıyla bu kısır döngü kavramlarla varoluşlarını tanımlamaya çalışanların gerçeklikten kopuklukları son derece barizdir. Üstelik olmayan sıfatlar üzerinden kendini zorla kabul ettirmeye kalkanlar, karşılarında daima daha iyilerini bulacaklardır.
Henüz keski bile olmayı becerememişken büyük bir taşın önüne çıkmak istememek tabii ki en mantıklısı, aksini düşünmek gereksiz ve yersiz. Cevap verememezliğin getirdiği panik sessizliği veya kaçınılmaz mağlubiyetin yaratacağı hayal kırıklığı ya da asıl favorim; zaten balta olmanın doğurduğu olağan sonuç.