Her yaşam ayrı. Doğal oluş da türdeş oluş da kardeş oluş da yaşamı aynı kılmıyor.
Farklılığa eyvallah da farklılığın farkında oluş felaket. Aynı oluşlarda kurala uyanın işi rahat. Kural dışıysan işin zor.
Namaz kılış, okey oynayış, penaltı atışı, fide dikiş kurallı da özgürlüğün kuralı belirsiz!
Sınırsız yerde didişme var. Ya didişeceksin ya kaçacaksın.
Kaçış özgürlük mü?
Doğduğun yerin damgasını taşırsın hep. Doğuş yeri fiziksel ruhsal hücreler ekler doğana. Dal köküne göre adlanır.
Bazen doğuş yeri, şans getirir. Artı değer birikir, iyi beslenirsin. Değer uyum bekler tabii.
Uyumsuzsan yandın. Ortama balıklama dalmadıysan eyvah! Düşünüp yargılarken tren kaçar. Karşı takım kurulur o ara.
Tek başına, ben kalmak ya da ondan sayılmak yorar insanı.
Ey özgür! Yoruldun.
Hayvan dünyası çevrendi. Kuzu, civciv, kuş arkadaştı. Onlarla beslendin, kucaklaştın, oynadın, anlaştın.
Büyüdün değişip dönüştün.
Soy sop öğrendin, rahatın kaçtı. Gücü gördün de...
Gücün kanatlarıyla uçup havalanma hırsın yoktu. Kırık kanat onarıcısıydın doğuştan.
Erkektin. Kahveye, camiye gittin.
Dikmetaştan, uzun eşekten sonra piştiye kaçtın. Bacak, kız, papaz gördüğün ilk renkli resimlerdi.
Abdest, dua, namaz, mevlit yaşama biçimine, kültürüne dönüştü.
Alkış alacak kadar öne çıkamadın. Her konunun gözdesi vardı davranışla, sesle, kılık kıyafetle...
Uyyy!
İnanç, düşünce, davranış, bilgi, gelenek, önder, sivil-resmî kurum/örgüt... Her şey çeşit çeşit...
En büyük ulus, en gerçek inanç, en yüce önder, en iyi yiyecek, en iyi giyecek senin. Soyun, boyun üstün.
Ey yiğit!
Uyup kendini yitirmedin. Adınla yaşamak istedin. Adını büyük bir adda eritmeden.
Zoru seçtin! Göründüğün gibi olmak, olduğun gibi görünmek istedin. Kural dışısın.
Teke tek vuruşmuyor öteki.