Atmışlı yaşlarda, Zonguldak doğumluyum.
Çocukluğumda, ontemmuz mahallesinden soğuksuya yürüyerek iner,lavuar kapısı girişinde bekleyen bekçiye, babama verilmek üzere sefertasıyla taşıdığım azığı götürürdüm.Babam, lavuarda kömür yıkayıcısıydı.
O kadar merak ettiğim halde bir kez bile içeri girmeme izin verilmezdi;her seferinde, lavuarın gürültülü sesine karışan merakımla beraber eve geri dönerdim ve o meraklı özlemimi bir türlü giderememiştim.
Demem o ki,her evin ekmek kapısı olan kömürün, alın terine bulaşan karasından nasibini alan bir babanın çocuğuyum.
Emek nedir, çocukluğumdan bilirim;yere serilip ancak fırçayla temizlenen işçi elbiselerinden; grizu patlaması feryatlarına giydirilen bayrak sarılı tabutların sıra sıra gidişlerinden.
 
Aradan geçen onca zaman içinde hala tekrarlanıp durur bu görüntüler;her şey değişse de, bir bu acılar anılarımda kalamadı.
Bu Kent’e yakıştırılan acı, gereğini yapıyordu çünkü,kabulleniyordu kaderini isyan etmesi gerekirken.
Şehrin siluetinden de belli bu kabullenişler;belleğimize kazınmış bir çok bina bir bir yok ediliyorken, gören gözler yalnız kalışlarda güçsüz bırakılıyor.
Geri dönüşsüz gidenler gittikçe çoğalıyor.
Gidenlerden biri de,şehrin kimliği olan lavuar; geriye sadece üç kulesi kaldı şimdi; üç yetim gibi.
Lavuar alanı şimdilik bomboş .
Yanından her gelip geçtiğimde düşündüğüm tek şey;kalan üç kulesi olsun yaşatılsın,hayata katılsın isteğidir.
Zonguldak seyrinde, üzerinde çay içme istediğim de bundandır.
Her gördüğümde içimden bir ses,''sakın yıkılmasın..yıkılırsa, gençliğimin gittiği kadar çocukluğum da gider.’’ Diyor.
 
Babam,ben yirmili yaşlardayken lavuardan emekli oldu ve henüz atmış yaşındayken gırtlağına yapışan kömür tozundan, gırtlak kanserine yakalanarak vefat etti.
Lavuar, anılarımda acı bir hatıra bırakmış olsa da, nice canların ekmek kapısıydı.
Emek timsali olarak yaşamalıydı; belki bir müze olarak belki de, şehrin gerçek kimliğini gösteren bir yüzü olarak.
 
Güneşi çağıran dileklerdik/elbet bir gün doğar dedik/ne gözde doğdu bahar/ne gönülde ısındı ellerimiz/ukde oldun içimde/yutulmayan cam gibi/Gülden Işık.
2013-Gülden IŞIK