Günlerdir, bu deyimin anlamına uygun davranmak isteği içindeyim.Yazmak istediğim konuyu bir çok duyarlı insanımız yazmış olsa da, benim de söyleyeceklerimin olduğu fikrindeydim. Ben de bu şehrin, ikide bir yüzünün tırmalanmalanıyor olmasına canı acıyan insanlardan biriyim. Yıllardır şehrimin kültür,eğitim ve öğretimine hizmet eden bir kurumun yıkılması gündeme gelince,dokunmamam ne mümkün ki. Neymiş,yapılıyor olan hastahanenin otopark sorununu orayı yıkarak gidereceklermiş. Siz, o hastahane oraya yapılmadan önce yapılan itirazlara sağır sultan olurken,bunu hiç düşünmediniz mi ?. Düşündünüz elbette. Ama işinize gelmedi. Şehir, şantiye sistemiyle yönetiliyor çünkü; yıkın, kafanıza göre yapın! Ben ne dersem o olur !
Bugünlerde altmış yedi yaşımdayım.Hemen hemen her gün önünden geçtiğim bu okulun bana yaşattığı anılar saymakla bitmez. Elbette ki sadece anılar için değil onun yıkılmamasını savunmam; onun ekmeğini yiyiyor olmamdır bana vefalı olmayı hatırlatan.1972-73-74 yıllarında,henüz 19-20 yaşımdayken açtım onun kapısını. Öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşurken, terzi olmak yazılmıştı zorunluluktan doğan şartlarıma. O yıllarda mahallemizden geçen yol nedeniyle evimiz yıkılmış,tamamen kendi imkanlarımızla yeni bir ev yapımı aşamasında olduğumuzdan,masrafını karşılayamayız sözüyle orta okuldan sonra öğretmen okulu sınavlarını kazandığım halde liseye gönderilmemiştim. Bir yıl sonrasında baktım ki olmayacak, gitmeme izin verdikleri, Kız Meslek Lisesi Akşam Sanat Okuluna gidip,iki bölüme birden kaydımı yaptırmıştım; aslında maksadım her gün okul yolunda olmaktı. İlk yaptığım işse kendime jile şeklinde forma dikmek olmuştu; kaverengi,v yaka,kolsuz,içine beyaz,uzun kollu gömlek giyip gidiyordum okula. Elimde uzun saplı kolej markalı çantayla. Görenler soruyordu bazen, hangi okulun forması bu… (şu an gözlerim doldu,burnumun direği sızladı. Yeminle).
İlk kazancım,okulun sipariş bölümünde dikiş dikmekle olmuştu.Biriktirdiğim parayla evlik hazırlığında olduğum o günlerde perdelik kumaş almıştım. Ve tam kırk beş yaşıma kadar mahellenin terziliğini yaparak harçlığımı o sayede çıkardım. Yine o yaşlardayken yeniden aynı okulun kapısında buldum kendimi; makina nakışını öğrenecektim.Kızlarım vardı.Onlara çeyiz yapmam gerekiyordu. Bu niyetle başladığım kursun sonunda aldığım belgeyi kullanarak bu kez de usta öğretici olmak için HEM nin kapısını çaldım. Kazandığım sınav sonrasında usta öğretici olarak, birçok mahalle ve köylerde on dört yıl çalıştım. Kendi ayaklarımın üstünde durmanın gururunu yaşamak beni olumlu yönde etkilemişti; dışardan liseyi ve AÖF yi bitirmeme sepep olan, o yıllarda elde ettiğim özgüvendi. Şimdi, emekli olarak hayatıma bu özgüvenle devam ediyorsam, o okulun katkılarından dolayıdır. Buna vefasızlık yaparsam,yüreğim benden hesap soracaktır. Biliyorum.
Ben de bu şehri çok seven biri olarak soruyorum şimdi; Tüm başka çözümlere rağmen,bu okulu YIKACAK MISINIZ ? Benim gibi aynı şeyleri yaşayan nice kadın, buna karşı çıkacaktır.Bunu da biliyorum!
Bir öneri:1-Hastahane arkasındaki özel mülk arazisinde otopark işletmeciliği yapılan alan kamulaştırılarak sorun pekala çözülebilir. (Bedava yer dururken bunu yapmak yürek ister,vicdan ister,bu şehri sevmek ister;bu tüm menfaatlerin önündedir çünkü)
2-Yapılan bina okul olsun.Hastahane, daha önce belirlenen başka yere yapılsın. Yer mi yok !