Görev yaptığım kurum için biraz maske tedarik edeyim dedim. Web sitelerine baktım. Fiyatlar akıl dışı idi. X ilindeki bir kaç eczaneye sordum. “Yok” dediler.
.... Organize Sanayi Bölgesindeki ..... tekstil fabrikasına gittim. Bir hanım karşıladı. Kendimi tanıttım. Kartvizitimi verdim. “Az bekleyin, yetkili amirime bilgi vereyim” dedi.
Yaşlıca bir bey göründü. “Parasını ödeyerek okul için 50-100 adet maske satın almak istiyorum. Filanca ilçeden, filanca kurumdan geliyorum” dedim.
Hoş olmayan bir uslup ile “Veremeyiz. Satış yok...” dedi.
Bana suçlu, hırsız, spekülatör, karaborsacı imişim gibi baktı. “Çok istemiyorum. Az sayıda satınız” dedim. “Olmaz” dedi.
“Nereden bulabilirim?” dedim. Şehir merkezindeki ..... eczanelerde var” dedi.
“Biz bu ülke için çalışıyoruz, biz şöyle etik kurumuz, biz böyle namuslu kurumuz” diye basına bilgi ileten .......... tekstil firmasından ayrıldım. Şehir merkezine geldim. 30 yıldır tanıdığım bir eczaneye gittim. “Bir miktar maskeyi makul fiyata nereden bulabilirim” dedim. “Filanca firmada var ama sana satmazlar. Araya birini sok” dedi.
Sağlık gereçlerinin satışıyla hiç alakası olmayan bir malzeme firmasından 50 adet maske alabilmek için hatırlı bir esnafa telefon ettirdim. Firma “1 kutu verebiliriz. Fiyat 175 TL” dedi.
Mecburen gidip aldım. 50 maskenin bulunduğu kutu minicik bir şeydi. Ağırlığı 20 – 30 gram kadardı.
Bu ülkede ticaret ahlakını yerlere düşüren sahtekarlara beddua ede ede oradan ayrıldım. Adeta bir kağıt mendil niteliğindeki maskenin tanesi 3.5 TL idi.
Marketten 1 TL ödeyerek 1 paket cep tipi kağıt mendil aldım. Bir tanesini açtım. Maskenin yanına koydum. İkisi de aynı idi. Sonra 1 tane ıslak mendili masaya serdim. Maskeyi de yanına koydum. İkisi de aynı ebatta ve evsafta idi.
1 paket (100 adet) ıslak mendik 5-6 TL. 1 paket (50 adet) maske 175 TL.
Yorumu siz yapınız.
X X X
GAZETECİ
Kendisini 38 yıldır tanırım. Aramızda ticari bir bağ kesinlikle yok. Politik, ekonomik, sosyal bir beklentim de yok. Dünyaya bakış açımız da birebir örtüşmez... O nedenle bu yazımda bir menfaat aranmamalıdır. Yani öküz altında buzağı aramayınız derim.
1980’li yıllarda lisede öğrenciyken, Bolu’nun minicik şehir meydanındaki dar bir pasajda fotoğrafçı dükkanı işletiyordu. Okuldan resim istemişlerdi. Sanırım 6 adet vesikalık resim çektirecek kadar param vardı. O’nun iş yerinde çektirdim. Resimler çok net çıkmıştı. Bir kaç sene sonra resmin arkasına basılmış seri numarasından giderek bir kaç fotoğraf daha çıkarttırmıştım...
1983 yılından itibaren 5-6 yıl, yaz tatillerinde Şakiroğlu Ticaret adlı saygın elektrik firmasında çırak olarak çalışmıştım. Kamuran Bey de aynı cadde üzerinde olduğundan sağa-sola koştururken sıklıkla gördüğüm bir kişiydi.
Son derece sıcak kanlı, iletişim kurması kolay, uzlaşmacı bir insan olan Kamuran Bey 1992 yılında Bolu’nun Sesi adlı yerel bir gazete çıkarmaya başladı. Bir yandan da milyon tirajı olan cevval Sabah Gazetesinin ve Atv’nin Bolu muhabirliğini yapıyordu.
Kamuran Bey yaptığı, yakaladığı haberler sıklıkla Sabah gazetesinde manşetten verilmekteydi. Atv de haberlerini öne çıkarıyordu.
90’lı yıllarda çok popülerleşen Kamuran Bey’i Bolu’da tanımayan yoktu. Her etkinlikte, her olayda elinde makinesiyle en verimli / anlaşılır / net / geniş açılı fotoğrafı elde etmek için çaba gösterirdi.
Bolu’nun Sesi adlı saygın, mütevazı, bilgi dolu, emek ürünü gazetenin mizanpajını kuyumcu titizliğiyle yapan Sayın Mete Akgöz Bey’in de sayesinde Kamuran Bey’in yerel basında çok iyi bir imaja sahip olduğunu gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim.
Şu an Bolu basınında haber kovalayan kişilerin önde gelenlerinin çoğunun yetişmesinde, işi öğrenmesinde O’nun çok katkısı olmuştur. Gazetesinde yetişen bazı kişilerin sonradan para için kendini sattığı, oportünist, makyavelist, egoist, sadist, narsist yaratıklara dönüştüğü de olmuştur.
Bolu basınının yüz karalarının kimler olduğunu da az buçuk biliyorum. Onları şimdi yazamam. Biraz daha yaşlanayım. Hepsini fâş edeceğim.
1992 yılında bu zamana ilimizin en çok takip edilen, www.alexa.com adlı web rating sitesinin verilerine göre haberleri en çok okunan gazetesi Bolu’nun Sesi’dir. Bu yayın organını aşan / geçen bir neşriyat üreten insanımız hala ne yazık ki yoktur. Başka bir husus ise Bolu ilinde daha web sitesinin ne olduğu bile bilinmezken Mete Bey sayesinde bu gazete web yayınını da başlatmıştır.
Özet olarak, Hala Bolu’nun en bilinen gazetecisi Kamuran Alagözoğlu’dur diyebilirim. O’nun bu derece üst seviyelere çıkabilmesini sağlayan insanlardan birisi de Mete Akgöz Bey’dir. Bu insanın web ve grafik bilgisi o kadar çoktur ki Türkiye’nin en iyi 10 grafikerinden, webmasterinden biri olduğunu söyleyebilirim. Çok yetenekli insanlar kendi reklamlarını yapmayı sevmediği için Mete Bey’i tanıyan çok yoktur. Kendisi ilimizin bir değeridir. Beyin teriyle geçinen bir insanıdır.
Bu topraklarda gerçekleri yazanlar, doğruları sergileyenler hiç bir zaman sevilmedi, sevilmez. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Kamuran Bey de aynı akıbete maruz kalmıştır. FETÖ’cü derneğe üye olan zatların adını ve TC kimlik numaralarını yayınladı diye, haksız yere hapse bile atılmıştır. Bu suç bile sayılmaz. Derin web sitelerine girmeyi bilenler eğer araştırma yaparsa Türk halkının yarıdan çoğunun tüm bilgilerinin hacker’ler eliyle toplandığı, karanlık web sitelerinde yayınlandığı saptanabilir. Yani siz ne kadar saklarsanız saklayınız kişisel verileriniz web üzerinde dağıtılmaktadır. Hiç birimiz güvende değiliz... Facebook, Google, Twitter, Instagram gibi siteler eliyle her türlü verilerimiz de ABD, İsrail, Almanya vb. gibi ülkelerin eline geçmiştir. Bunlara komplo teorisi diyenlere İvedik olarak baktığımı da ifade edeyim. Elektronik ve bilgisayar bilgim biraz var. Web üzerinden her türlü verinizi çalan yazılımlar bir çok ülke tarafından kullanılıyor...
1980 yılından beri tek hobim okumak ve yazmak olduğundan gazete, dergi, bülten, kitap, web sitesi gibi organları yakından takip etmeye çalışıyorum. Bolu’nun yerel basınında son 35 yılda kimler kalem oynatmış, ezbere sayabilirim. Bugün 175 binlik nüfusa erişen ilimizde doğru dürüst köşe yazısı, haber yazabilen 10 kişi bile yoktur.
“Ben Bolu’nun yerel basınında köşe yazarıyım” diyen kişilerin yüzde 90’ının bir tek bilimsel makalesi, kitabı bile yoktur. Bunların tümüne yakını Türkçe’nin imla kurallarını bile bilmez.
Bazen Türkçe’yi bilmeyen köşecilerin dil yanlışlarını eleştiren yazılar yazarım. Hemen saldırıya geçerler. Dedikleri şudur: “Biz Türkçe öğretmeni değiliz ki. Türkçe bilmeden de köşe yazısı yazabiliriz.” Bu tür canlılara sadece acırım. Bir insan kamuoyuna bilgi sunmak için köşe yazısı hazırlıyor ise ilk önce ana dilinin kurallarını bilmek zorundadır. Eğer buna üşeniyorlarsa gazete sayfalarını işgal etmeleri, beyinlere eziyet etmekten başka bir halta yaramaz.
Bolu’nun Sesi adlı yerel gazeteye 1994 yılından beri amatörce yazılarımı yollarım. Gazeteyi hazırlayanlar bunları faydalı bulur ise basarlar. Bulmazlar ise çöpe atarlar. Son 26 yılda bu mecrada 500 kadar yazım/haberim yayınlandı. Bir kuruş almış da değilim. Yani ben bunları para kazanmak için yapmadım. Bu işleri sosyal sorumluluk çalışması olarak görüyorum.
1995 – 2007 yılları arasında Kamuran Bey’in gazetesine ayda 3-5 sefer gitmişliğim de olmuştur. Oraya gazeteciliği, mizanpajı öğrenmek amacıyla gittim. Grafik konusunda Sayın Mete Bey’in verdiği değerli bilgileri, yazdığım 58 kitapta da kullandım.
Sayın Kamuran Bey’i en son 15 gün kadar önce şehir merkezinde gördüm. Ayaküstü hasbihal ettik. 60’a yaklaşmıştı. Ama sürekli bisiklete bindiği için 40’lı yaşlarda gibi gördüm. Enerji doluydu. İyi niyetlerimizi bildirip ayrıldık.
Bu yazıyı O’ndan bir çıkar elde etmek için yazmış değilim. İlimizin değerli bir sakinidir. Bu ülkenin ileri gitmesi, güçlenmesi, saygın hale gelmesi için çaba gösterenlerdendir. Her görüşüne katılmayabilirsiniz. Herkes aynı kalıpta düşünecek diye bir dayatma da doğru değildir. Gerçek her zaman tektir. Yani doğru her zaman bir tanedir. Ancak bilgi seviyesi (öğrenim durumu) ile insanların gerçekleri algılama seviyesi farklı olmaktadır. Mesela demokrasinin bir tek tanımı vardır. Ancak bunu ilkokul, ortaokul, lise, üniversite mezunları farklı farklı idrak etmektedir...
Yazıyı fazla uzattım. Uzun yazıları kimse okumuyor artık. İnsanlarımızın dikkatini üst seviyede tutabilme süresi malesef 18 dakika değil. 5 dakikadan uzun süren yazıları kimse okumaz oldu.
Bolu’nun kültür, sosyoloji, medya, haber, basın, ticaret, girişimcilik ile ilgili son 50 yıllık tarihini yazmış olsak Sayın Kamuran Alagözoğlu’na da mutlaka yer vermemiz icap eder.
İlimizin yerel basını 2020 yılı itibariyle can çekişmektedir. Allah için 5 tane bile bilgi dolu köşe yazan insanımız kalmamıştır. Güzel işler çıkarmak isteyenler sistemin dışına çıkmak zorunda bırakılmıştır.
Not: Bu yazıda güncel politik eleştiri kesinlikle yoktur. Yazıya sosyolojik perspektiften bakılmalıdır.