Kesinlikle şaka kaldırır yanı yok. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı doğaya karşı işlenen suçların ortağı resmen. Hani adına falan bakınca, ekolojistleri doğal müttefiki, gönüllüsü sayıp sıkı işbirliği içinde olması gereken kurum, diye düşünüyor insan? Öyle ya paşalarımın görev tanımı içine giren her işte gönüllü olarak çalışıyor, başımızı belaya sokma pahasına doğayı korumaya çalışıyoruz. Paramızı, zamanımız harcıyor, mahkemelerde sürünüyoruz bu uğurda…

Hale bakın ki, vaz geçtim dayanışmaktan her yerde, karşı karşıya geliyoruz meşum bakanlıkla.  Mahkemelerde avukatları, doğaya karşı işlenen suçların mahallerindeyse jandarma güçlerini dikiyor karşımıza. ÇED Halkın Katılımı toplantılarında doğayı korumakla görevli devlet kurumu değil de, kâr hırsından gözü dönmüş şirketlerim kolaylaştırıcısı olarak, halkı ikna etmeye çalışıyor. Toplumun aklıyla dalga geçiyor, çevre günlerini ekoloji örgütleriyle değil de, doğayı en çok kirleten şirketlerle kutluyor…

SÖZ KONUSU ŞİRKETLER VE KÂRLARI OLUNCA İĞNE DELİĞİNDEN DEVE GEÇİYOR

Haksızlık etmeyeyim mahir olduğu epey de konu var. Doğa düşmanı yatırımlar, doğanın hakkını çalacak cin fikirler önüne geldi mi, derhal vaziyet alıp minareye kılıfı uyduruveriyor. Sanki yürek yemiş paşam: Deprem, sel, su baskını, yangın, heyelan gibi afetler, gözünü yıldırmıyor. Bilimsel gerçeklermiş, doğanın dengesiymiş, uzman kurumların raporlarıymış aklının işi değil ayrıca. Maşallah diyeceğim de dilim varmıyor, söz konusu şirketler ve kârları olunca iğne deliğinden deveyi geçiriyor…

Yuh desem yakışık almayacak, yüzsüzlüğü de had safhada doğrusu. İmzalanan şu sözleşmede bu yazıyormuş, kendi yayımladığı yönetmelikte şöyle bir ifade varmış, diğer kurumlara gönderdiği yazıda şu konularda bu şekilde önlemler alınması ifade edilmiş, devletin strateji belgelerinde şu şu hedefler bulunuyormuş, aslan parçalarını hiç bağlamıyor. Oralarda yazan “ak”, anında karaya dönüşüyor, doğaya karşı işlenen suçlar, kendi varlığını inkâr etme pahasına bir anda pir-u pak oluveriyor…

DERE YATAĞI, TAŞKIN ALANI DEMEDEN OSB KURACAKLAR GÖKÇEBEY’E

İlan ettiğine göre, zatı şahanem, yeni planlama hazırlığı içindeymiş şimdi de. Gökçebey’de “Tarım Arazisi”,  “Taşkın Alan ve Dere Yatağı”, “Tarımsal Niteliği Korunacak Alan”, “Çayır ve Mera”, “Taşkın Alanı” ve “Filyos Çay Yatağı” olarak tanımlanan yaklaşık 412 hektar alanın üzerinde OSB yapacakmış. Tam da Yenice Çayı İle Devrek Çayı’nın buluştuğu yerde, “Ortasından ırmak geçen OSB” gibi cin fikrin sahibi haşmetlim, lütfetmiş, 76 hektarlık alanı da su aksın diye bırakmış yüce bir gönülle…

Özeti şu: Dere yatağı, taşkın alanı demeden OSB kurulacak Gökçebey’e. Bunu da adı “Çevre ve İklim Değişikliği” olan kurum yapacak. Yahu sadece son altı ayda büyük can ve mal kaybıyla sonuçlanan selleri listelesem köşeme sığmaz. Tarım alanlarının, orman alanlarının, çayır ve meraların başka amaçlarla kullanımının cinayet olduğunu yazan yüzlerce yazı var ayrıca arşivlerinde. Sonuç, sıfır. Bilimsel uyarıları tınan yok madem, mahalle ağzıyla sorayım o halde: “Kardeş ne ayaksınız siz?”