Herhangi bir konuda Facebook sayfalarında tartışma yürütmeyi pek uygun bulmasam da, bu bazen bir zorunluluk olarak kendini dayatıyor...

Facebook'ta insanın değer verdiği bir dostu eleştirel bir yazı kaleme alınca, insan ister istemez bir biçimde bu sanal ortamda ki tartışmaların içerisine sürükleniyor! Ve düşünüyor... Düşünüyorum!

Öncelikle böyle bir yazı, gecenin saat 02'sinde hangi ihtiyaç, hangi kaygı ve nedenlerle yazılmış olabilir? Anlamaya çalışıyorum!

Bir sevgili dostum on dolayındaki dernek, vakıf ve oda üyeliklerini sıralayarak; "Ben zaten yeterince çeşitli alanlarda örgütlüyüm." mesajı vermek istiyor!

Görünüşe bakıldığında haklıdır da...  Ancak bu olgu; her alanda piyasacı ideolojinin, liberal ve muhafazakâr düşüncenin baskın olduğu bir toplumsal yapıda, sol adına etkili bir güç olmak için yeterli midir?  

Sevgili dostumun, yazısında sol cenahtaki dağınıklığa dikkat çekerek vurguladığı siyasi bir partide örgütlenme konusundaki kaygı ve çekinceleri, yine kendisinin çözüm bulabileceği bir konudur...

Aklı erdiğince, gücü yettiğince sosyalist seçeneğin güçlenmesi için çaba harcayan birisi olarak; sol siyasi öznelerin zayıf kaldığı bir ülkede, 90'lı yıllarda öne çıkan sivil toplumculuğun sermaye sınıfının siyasi saldırıları karşısında eksikli ve yetersiz kalacağını düşünüyorum.

Sendika, oda, vakıf ve derneklerde yürütülen mücadelelerin, sol siyasi mücadele ile bağı kurulmadan ve bu adı geçen sivil toplum kuruluşlarını siyasi partilerin yerine ikame eden sorunlu bir anlayışın yeterli olmadığını, olamayacağını belirtmek istiyorum.

Birkaç gün önce bir gazetede okuduğuma göre, ülkemizde ki siyasi partilerin sayısı 77'ye ulaşmış. Bu sayı içerisinde, öyle sanıldığı kadar sol siyasi parti sayısının yüksek olduğunu da sanmıyor ve milliyetçi, muhafazakâr, etnik kimlik ve dini inancı referans alan siyasi parti sayısının daha çok olduğunu düşünüyorum.

Olduğu kadarıyla sol-sosyalist partileri yaşatıp, güçlendirebilsek keşke!

Türkiye Komünist Partisi üyesi birisi olarak ben, çevremdeki insanlara ve çeşitli toplantılarda katılımcılara "örgütlenin" derken, sadece TKP' ye üye olun da demiyorum. "Aklınıza yatan herhangi bir sol-sosyalist siyasi partide örgütlenin ya da ona güç verin" diyorum.

İzin verin de, elli küsur yıllık yaşamının büyük bir kısmı işçi sınıfı ve sosyalizm mücadelesinde geçmiş bir insan olarak bu kadar da hakkım olsun!

"Hak" dediğim de nedir ki zaten!

"Hak" kın ötesinde, kendime bir görev ve sorumluluk saydığım "ÖRGÜTLENİN" diyebilmek!

Bu, bana fazla gördüğünüz bir hak, ölçüsüzlük ya da anlayışsızlık mı sizce?

Yoksa!  Aksine, eksik bıraktığımda hatırlatmanız gereken bir görev ya da sorumluluk mu?