Eleştiri zor şey! Çoğu insan kaçar eleştiriden. Kaybetme korkusudur kaçıran. İnsanlar birbirlerini kazanmak için övgü yarışına girerler. 

     Eleştiri, iğne, öfke, sövgü sanıldığından da pek sevilmiyor. Ben bile, bu nedenle, beni eleştirin, derken övgü bekliyorum aslında. 

     O sabah çok etkili bir eleştiri almıştım en yakından. Bu iletişimi sizinle paylaşmak geldi aklıma şimdi. 

      Yenikapı'ya Zonguldak Günleri kitap tanıtımı ve imza etkinliğine gidecektim ya! Tabii hazırlık heyecanı vardı bende. 

     Gösterdiği pantolonu beğenmedim. 

     "Toplum içine çıkacağım. İyi giyinmeliyim. Onu bugün buralarda..." dememe fırsat kalmadı:
     "Aman! Ne abartıyorsun öyle! Sanki hep  sana mı bakacaklar? Abuk subuk şeyler yazıyorsun! Girdin yazar havasına! İyi ki kitap bastırdınız! Sanki çok iyi bir yazarsın! Çok fazla okuyan da yok yazdıklarını! Abartıp durma öyle! Hıh!" 

     İleti belliydi: Girdin yazar havasına, beklersin Yenikapı'ya!

     Hiç sesimi çıkarmadım. Yüzüne baktım. Gülmüyordu. Gerçek düşüncesini söylüyordu. Kalbi temizdi. 

     Hak verdim. Giysi ortamından geri çekildim. Üzüldüm mü? Hayır! Tam tersine rahatladım. 

     Eleştirilmek güzel şeydi hani! Güzel şey işte! Aldım, kabul ettim. 

     Nice yazardan, şairden, eleştirmenden eleştiri bekledim, gelmedi. 

     Eleştirilmeye değer görülmek ne büyük nimetti! Ne mutlu bana! Yaşamımın en doğal, en içten eleştirilerinden birini almıştım, hem de dobra dobra.

     Gereğini yaptım. 

     O gün, Yenikapı'ya, abartmadan, yapmacıksız, her günkü gibi gittim.

     Benim yazdıklarımı herkes yazabilir  tabii. Siz de yazın, ben okuyayım, demenin örneği olmaktır amacım. 

     Geldiğinizde sevinmiştim. Okuyun, eleştirin yine sevineyim.