Sadece ben değil. Bütün Türkiye’de AKP üzerine iktidara geldiğinden beri yapılan eleştirileri ölçüye vursak dünyayı bir tur atar herhalde. Bu ölçüye göre, şimdiye kadar AKP’nin “yüz bin kere” uslanması gerekirdi. Bırak uslanmayı her geçen gün azgınlaştı ve fütursuzlaştı tam aksine. Son günlerde olup bitenlere bakmak yeter de artar bile. Ziya Paşa ne demek istediğimi bir şiirinde şöyle ifade ediyor:
“Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”
Ahaliye gelince… Ahali, bugünkü AKP ve başında bulunan zat-ı muhteremin rütbe-i aklı eserinin “tebaası” durumunda. Dünyanın etrafını dört kere dönecek onca eleştiriye rağmen hala “tebaa” olmaya devam etmeye niyetli görünüyor. O zaman yapılacak tek bir şey kalıyor; yine Ziya Paşa’nın bir şiirinde ifade ettiği gibi:
“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”
Bazen diyorum, neden toplumsal muhalefet unsurları hep devletle ve devletin güvenlik güçleriyle karşı karşıya geliyor. Eğer bu ülkede anlamlı bir şey yapılacaksa, AKP’ye oy veren ve bu partiye yöneticilik yapan “kul” zihniyetlilere yapacaksın. ‘Kötek’ atacaksın örneğin. Sonra diyorum ki kendi kendime, zaten bu ahali biat ettikleri zat-ı muhteremin politikalarından ve Allahlarından bulmuşlar, bir de ben ve benim gibi düşünenlerden niye bulsunlar. Boş vererek, onları Fetullah Gülen’in en son yapmış olduğu beddua’ya havale ediyorum:
“Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Efendimiz Hazret-i Muhammed'in hakkı için,
Allah’ım, onları hezimete uğrat!
Onları sars! Birliklerini boz!
Onları paramparça et!
Onları birbirlerine kırdır!
Onları birbirlerine musallat et!”
Geçelim…
Bu haftanın en çok konuşulan Zonguldak gündemi, sanırım CHP’nin Zonguldak belediye başkan adayı seçimleri oldu. Çıkan sonuca göre eski belediye meclis üyesi, sonradan başkanlığa çekip ‘oturtulan’ Muharrem Akdemir CHP’nin adayı olarak kesinleşti.
Üstüme vazife değil ama iki çift lafımda bu seçimlere ilişkin olacak:
Söylentiye göre seçimlerde epey bir ‘katakulli’ olmuş…
Bir kere bu CHP tarihinde yeni bir şey değil, buna şaşırmamak lazım. Hele ki Zonguldak gibi bir yerde, “Bir yere seçilmenin, bir yere baş olmanın” gerekenden fazla önem arz ettiği bir durumda yadırgamamak gerekir.
‘Katakulli’ söylentilerinin iki karşı merkezde odaklandığı bir hayli net gibi. Birincisi Muharrem Akdemir’in kazanmasının perde arkasında, geçen dönem ki CHP Milletvekili Ali Koçal’ın bulunduğu iddiası. Öbürü ise, seçimleri az farkla kaybeden iki dönem önceki CHP Milletvekili Harun Akın’ın CHP merkez yürütme kurulu nezdinde “iş bitiricilik” yaptığı iddiası.
Bu durumu göz önünde bulundurarak, her iki adayın bendeki izlenimini CHP’lilerle paylaşmayı faydalı görüyorum. Olur ya, akıllarını başlarına devşirirler de, CHP’nin artık “mezarı çoktan kazılmış bir parti” olduğunu belki anlarlar!..
Önce Ali Koçal’dan bir bellek tazelemesi… Ali Koçal’ın adını, ilk CHP İl Başkanlığı yaptığı yıllarda bir arkadaşımdan duymuştum, Trabzonlu olduğunu söylemişti. “Neresinden?” diye sorduğumda ise, bana “Klida’dan” demişti. Gülmüştüm, çünkü “Klidalı” bizim oralarda ‘tutarsızlıkla’ eş anlamlıydı ve onlarla konuşurken “gözün arkada olsun” derlerdi. Ali Koçal tam da bu tutarsızlığa uygun hareket etti, il başkanlığı yıllarında. O dönem milletvekili olan Harun Akın’ın tekrar aday gösterilmesini, bir gece yarısı operasyonuyla “ekarte” ederek kendini milletvekilliği 1. sıra adaylığına seçtirdi. Milletvekili olunca bütün Zonguldaklılar gördü, mecliste sadece “parmak kaldırmaktan” başka bir iş yapmadığını. Sözünü etmeye bile değmez.
Harun Akın’a gelince. Onu da ilk kez il başkanlığı döneminde tanıdım. Cezaevlerinde fidan gibi delikanlıların, işkenceye karşı açlık grevinde birer birer devrildiği zamanlardı. Ölü sayısı 12’ye çıkmıştı. Zonguldak’taki kimi sivil toplum örgütleri sendikalar ve sol siyasi partiler olaya duyarlılık göstermek için karar alındı. CHP’de dâhildi bu karara. Madenci anıtında gözaltına alınacağımızı bile bile basın açıklaması yapılacak, devletin olaya ilişkin tavrı protesto edilecekti. Tabi sonuçta herkes gözaltına alındı, bir tek Harun Akın hariç! Çünkü ‘madenci’ anıtına hep birlikte gidilirken, o virajı alıp, partideki koltuğuna geçmişti. Unutur muyum? Benim için yeterli bir veridir.
O senesi milletvekili seçildi. Mecliste “en çok soru soran” milletvekili sıfatıyla Zonguldak’a geri döndü. Bu kadar!.. Bir süre sonra, beni tekrar milletvekili yapmadılar diye, partisinden istifa edip, gitti SARIGÜL’ün Türkiye Değişim Hareketi’ne katıldı. Ali Bektaş gibi bir adamı da yanına danışman aldı.
En son gördüğümde, ‘aday’ adaylığını açıkladıktan sonra, Demirler Şirketi’nin televizyonunda “şakşakçısı’ bir gazeteciyle söyleşideydi. 2 saatlik konuşmasının toplamı şu cümleydi: “Ben Zonguldak’a hizmet etmek istiyorum.”
Yazık!... vizyon bu kadar işte. Diyeceğim, “Al birini vur öbürüne.”
Her zaman şunu söylerim, seçim dönemlerinde; kimse seçilip Zonguldak’a çivi çakmaya kalkışmasın, görüyoruz ki hepsi Zonguldak halkının gönüne devletin çivisini çakanların elini tutmaktan başka bir iş yapmıyor. Kimse Zonguldak’a hizmet etmek için yola çıkmasın bir daha, çünkü seçildiklerinde Zonguldaklıları devlete “kapı kulu” yapıp bırakıyorlar.
Yeter artık, herkes seviyesini bilsin.