Gece yarısı. Uyku kaçtı. Gecemin ortasına bir kanal açıldı. Bölündüm be! Beynim Zonguldak yine. Zonguldak, baba-anne-ağabey-kardeş-dede-nine-dayı-amca-teyze... Zonguldak her şey!
Tepe, vadi. Vadi, tepe. İn çık, in çık! Uçurum yol, uyduruk kanal... Yağmur çok yağınca yol kesen çöp, kayan toprak, çamur, yolda kalan tarihî minibüs, tabana kuvvet...
Merdiven kıyısında tuzak uçurum. Düşüp de yuvarlanmalar. Çoluk çocuğun yaralı dizleri. Az hasarla çıkış bayram olur, seviniriz. Eskiden düşüp bir yerlerini kıranlar annelerden dayak da yerlerdi. Şimdiki anneler kızıp bağırırlar sadece.
Kurak yaz günlerinin kokusu sinekleriyle gelir. Bulaşık akıntılarıdır. Tehlike yok.
Kanallar derelere boşalır. Dereler de açık kanal zaten. Derelerde neler yok ki? Balık, kurbağa, yılan, yengeç, çöp, ot, ağaç, kedi, köpek canlı cansız, bazen kapkara leş. Yine de martılar uçuşur çevrelerinde.
Dere yamaçlarından tank borusu gibi borular, büzler sarkar. Borulardan bir şeyler akar. Akan kokar, balıklar-kurbağalar kaçar. Yaramaz komşu, suyun gözüne çöp torbası atar.
Sular kesilmezse, denize taşır her şeyini dere, ortaya sere sere. Bizden gidenleri deniz düşünsün, deniz kıyısında oturanlar düşünsünler, diyemeyiz.
İçimdeki arsız çocuk sorar:
"Evlerin tuvaletleri nereye boşalır?"
Gülünür. Sonra:
"Dere boyunca, ne kokladığını sanırsın?" denir mi acaba?
Hınzır sorulara hınzır cevaplar...
Gülmeyin! Sizin düz çevreniz çok mu farklı?
Dalıp gitmişim deli deli. Derken...
Düşlerden bölük pörçük geceme döndüm. Derince' deyim. Yine uyku yok.
Kumanda elimde. Kanal gezintisindeyim. Bir yerde durdum. KANAL İSTANBUL tartışılırken muhaliftim. Fikrim değişti. Kanal önemli. Hele bir örnek yapılsın be! İnşallah bizim oralara da buralara da birkaç KANAL İSTANBUL yapılır sonra.
Uyumalıyım. Yine o sarı kadının kanalında kim bilir ne maceralar izleyeceğiz! Haydi, uyu be oğlum!
İnsan, güzel hedefler kurunca rahatlıyor. Rahatladım ve uyudum.