Sıkıntı var demektir. Bir sonraki aşaması küfür ve sonunda da kavga kaçınılmazdır. Bugün yaşadığımız durum bu durumdur. İstenmeyen ama gidişatın neticesinde bu durumla karşılaşmayacağız demek saflıktır. Daha da ötesi körlüktür.

Siyasi kazanın kaynadığı, buharının her geçen gün arttığı şu günlerde, herkesin bu konuya dikkat etmesini öneriyorum. Tabi kendimden başlamak üzere bu itinayı tüm toplumun fertlerinin göstermesinde yarar vardır. “Nefret” neden suçmuş cevabını yaşayarak daha iyi anlıyoruz tabi ki. Kişiye, kuruma, siyasi bir partiye veyahut toplum liderlerinden herhangi birine duyulan nefretin sonucunda, toplumda bölünmelere, öfkeye ve kavgaya sebebiyet verdiğine hepimiz şahidiz. Tartışmak, karşılıklı konuşmak tabi ki demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Asaletidir, gereğidir. Küfür acizlik kavga ise hayvanlıktır. Başka türlü izahı da yoktur. Toplumun her kesiminin özellikle de siyasi ve toplum liderlerinin de bunu iyi idrak etmeleri gerekir. Şu anda, kim ne derse desin, hepimiz, etrafında neler olduğunu bilmediğimiz, görmediğimiz bir çukurun içindeyiz. Yan yanayız, omuz omuzayız. Soruyorum size farkımız ne? Gördüğümüz yahut göremediğimiz ne? Öfkemiz kime, kinimiz niye? Bir başka soru ile “farkımız” ne?

Cevap vermede inanıyorum ki zorlanıyorsunuz değil mi? Bakın bulunduğunuz çukurun tepesine! Kim var görebildiniz mi? Sana, bana, ona daha doğrusu bize hiç benziyorlar mı? Gülüşlerini görebiliyor ya da duyabiliyor musunuz? Suratlarına iyi bakın! Gözlerindeki düşmanlığı sakın kaçırmayın iyi bakın! Gördüğünüz bambaşka kişiler değil mi? Ne senden ne benden ne de onlardan… Batı Anadolu’dan mı, Doğu Anadolu’dan mı? Yoksa Akdeniz taraflarından ya da Karadenizli mi? Ne konuştuklarını ne de neye inandıklarını anlayamadınız değil mi? Asyalı değiller, Avrupalıya benzemiyorlar, Amerikalı hiç değiller, Afrika’nın yanından bile geçmemişler… Eee kim bunlar yahu? Bakın, bakın avuçlarını nasılda hevesle ovuşturuyorlar… Başparmaklarını işaret parmağı ile sürterek ne demek istiyorlar sizce? En iyisi ben bu soruyu mahallemizin sevimli bakkalı ve namı diğer “Laz bakkal amcası” Ali Uzun’un  yakışıklı oğlu İsmail Uzun’ a sorayım. “Sevgili İsmail’im bu nefret, bu öfke bu hırs niye?” İsmail, kaşlarının altından hafif bir alaycı gülümseme ile baş parmağını işaret parmağına sürterek : “Para, para, paraa  Erol amca, başka ne olabilir ki cevabı…” İşte aradığım cevap bu… Adamın “dibi” İsmail senin bu cevabını veremeyen o kadar çok insan var ki bu ülkede, anlayabilene aşk olsun! Bu tespiti yapamayanlar, menfaat çetelerinin kölesi olanlar, size hangi sıfatı, hangi inancı ve de hangi ırkı yakıştıracağımı bilemedim. Onlara hakaret etmek istemeyişimdendir herhalde…

Her ne olursak olalım bu anlayışın bizi esir etmesine müsaade etmeyelim. Hangi görüşte olursak olalım bizi çukurun dibine mahkûm edecek bu çıkarcı çetelerden uzak duralım. Bu uğurda inancımızı, milli değerlerimizi kullanmasına müsaade etmeyelim. Nefreti büyütüp öfkeye döndüren, etrafına, gözleri yuvasından çıkmış halde, ağzı salyalar içinde, geçmişimize küfretmesine müsaade etmeyelim. Etrafımıza saldırdığı gibi, bu dünyayı terki diyar eden ceddimize küfretmelerine asla seyirci kalmayalım! Fikirlerimiz, düşüncelerimiz, inançlarımız ayrı da olsa birliğimiz, dirliğimiz için “nefret” söylemlerinden çıkar elde edenlere geçit vermeyelim! Unutmayalım ki payımız farklı da olsa paydamız aynı… Hiç olmazsa buna sahip çıkalım. Hukukun hep var olduğu yaşam biçimimizde sevgiyi hakim kılalım. Ve vicdanlarımızın sesine kulak verip “Allah’ın Adaletine” inanalım! Er ya da geç…