NİLÜFER CANPOLAT DOĞAN
                      (110 sayfa)

     Bu kitap kalbime imzalı bir kitap. 

     SEVGİ ÇİÇEKLERİ'nin Tarih Öğretmeni Nilüfer Canpolat'ın ortaokul  GÜZEL KONUŞMA ve YAZMA öğretmeniydim. İşte o Nilüfer, yirmi yıllık öğretmen, yazar olmuş, bana kitabını göndermiş. 

     Bizim insanlarımıza acımasızım.

     Kurşun kalemi elime aldım, köşeye oturdum. Sınav kâğıdı okur gibiyim.  Kolay yargı, not yok. Gogol ile kıyaslayacağım onu. Bakayım "Palto" yu okumuş mu? 

     İlk cümle altı satır. Korktum. Sonra sevindim. Bir cümlede bir sahil kasabası betimlenmiş. Cümleler usta işi. Sözcük dağarcığı zengin. Atasözleri, deyimler, halk söyleyişleri, dilin olanakları ustaca kullanılmış. Betimlemelerle, imgelerle edebi dil kurulmuş. Dil yalın, anlatım akıcı. 

     Roman ve öyküde kurgu zor. Dikkat ettim. Burada, merak ve mizah, okuyucuyu canlandırıyor, düşündürüyor, güldürüyor: 
     Belediye Başkanı Rosa'nın düzenlediği ilginç Festivalde (maskeli balo-konser) tutucu Osman'ın kostümü-davranışları-içki içtiğini bilmeden kendinden geçmesi, Halil'in Zorro kılığında - karısı Sultan sanıp- turistle ilişkisi ve karısının da, maskeliyken, kendisini aldatacağını düşünüp kıskançlık krizine girişi, Halil'in poşet ararken horozla dövüşmesi, Osman'ın zavallı karısı Emine'yi öldüresiye dövmesi, taciz etmesi... 

     Sayfalar boyunca, poşette ne olduğunu düşündüm. Silah bekledim. Erkeklerin rantlarına engel olan Başkan'ı  - tehditle- aradan çıkaracaklarını sandım. Olmadı. Ne olduğunu okuyucuya bırakalım şimdilik. 

     Gelelim konuya. İç içe birçok konu işlenmiş. Öncelikli olan 'ezilen kadınların' erkeklere karşı direnmeleri (bir gün kahveninin kadınlara ayrılması/kadınların becerilerinin öne çıkarılması-erkek ıslah evi açılması düşüncesi). Onun yanında park yapılacak yere otel iskanı aldırmak için (modern-doğa ve insan dostu) başkana baskı.  

      İnsan böyle güzel bir sahil kasabasında bu yoz insanlar niçin dönüşememişler, diye düşünüyor. Yabancılaşma, siyasetin çıkar için kullanılması, alışkanlıklar, kıskançlıklar, bencillik, dövüş kavga kültürü, rant beklentisi, inançlara ve cinselliğe doğallıkla bakamayış dert oluyor.

      Şantaj, tehdit ve ikna yarışında güç, sonunda, kadınların eline geçer. Belediye Başkan Yardımcısı, kötü adam Osman, "Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?" derken merdiven basamağından yuvarlanır. Başkan Rosa, Sultan'a, Başkan Yardımcım, diye seslenir. 

     İki kadın, işlemlere başlayıp yola çıkacaklardır. 

     Aslında, bu kitap, kimlik-kişilik bunalımı vurgusudur. 

      Sevgili Nilüfer, bu öykü burada bitmez. Okuyucu, kadınların yolculuğunu düşlerinde izleyecektir. Bu kadınlar, bu toplumun adamlarını eğitmeden nereye kadar gidebilirler? Kadınların işi zor. Bu zoru çok güzel anlatmışsın. Teşekkür ederim. Bu güzel kitabın ikincisini beklemek de benim ödevim olsun. 

     Sevgili okuyucu, bu kitap okunur. 

     Sevgilerimle... 

     Not: Kitaba olan merakınız yok olmasın diye geniş özet yazmadım. 

              Sadece şunu bilin, yeter: Rosa, Amsterdam Üniversitesi Sosyoloji Kürsüsündeki hocalığı bıraktırılıp döndürülür baba ocağına. Belinde dövmesi vardır. Baba annesine göre: "Gavur ellerinde çocuk yetiştirirseniz böyle olur." 

              Kasabaya gelirken şoför, Müslüm'den Nilüfer'i dinlemektedir. Rosa, Fazıl Say'ın Dinle Bakalım'ını beğendiğini söyler. 
               Ha, bir de, Rosa'nın - yanından ayrılmayan-  Suzan, başını çok ağrıtır.