SUSADIM ÇEŞMEYE...

Susadım çeşmeye varmaz olaydım, / Elinden bir tas su içmez olaydım...Ferdi Tayfur, Necla Nazır ve Erol Taş!

O yıllarda çeşmelerimiz vardı. Suyu avuçlayıp içerdik. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, kuşlar, tümden börtü böcü sebeplenirdi! Yönetmen Temel Gürsu, çeşme filmiyle tarihe iz bırakmıştır.

Üttürük zamanlarda”; yani günümüzde bu film çekilseydi adı Çeşme değil; Susadım Damacanaya Uzanmaz Olaydım ya da Beş Litrelik Pet Şişeden Su İçmez Olaydım olurdu. Böylesi bir film nasıl başlar, nasıl biter, iyi adam ve kötü adam kimler olurdu bilemem ama bildiğim bir şey var; bu film AKP İktidarınca acil olarak yasaklanır, yönetmen ve oyuncular FETÖ’den içeri atılırdı!

...

İlgili ilgisiz, gerekli gereksiz güzelim derelerin, çayların, ırmakların hatta Çoruh Irmağı gibi güzelim vadileri, Batı Karadeniz’in o güzelim doğa harikalarını ve hatta hatta Yenice-Şeker Kanyonu gibi değer biçilemez varsıllıkların üzerine kurulan, kurulmaya çalışılan sözüm ona HES’lerin asıl amacı elektrik üretmek falan değil; suların gasp edilmesidir!

...

Irmaktan aldığı suyu makinelerden geçirip şişeleyen bu çapul firmaları, TIR’lara yükleyip evin önündeki bakkala kadar getiriyor, sonra da bize tanesi 1,5.-TL’yle, 8-10.-TL’ye kadar fiyatlarla satıyorlar! En kötüsü de millet buna alıştı! Zaten alıştırıncaya kadar da düşük fiyatla sattılar. Şimdi çapullarının balını yiyorlar!

...

Önümüzdeki 50 Yılın en büyük savaşları; Su Savaşları olacaktır! Türkiye gibi su kaynakları hiç de azımsanamayacak bir ülkede, ülkeyi yönetenler eliyle böylesi bir talanın yaşanıyor olması, halkımızın daha çok bilinçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor.

 

ODTÜ DÜŞMANLIĞI!

Sağ iktidarlar, yani Sermaye Sınıfı’nın temsilcileri, 68-78 Kuşağına düşmandır! Düşmanlıkları kindarlık düzeyindedir. Bu kuşaklar, barış, sosyalizm, çağdaşlık, insan hakları ve demokrasi tarihinde önemli bir çığır açmıştır. Sermaye Sınıfının doymak bilmez sömürü çarkına çomak sokmuşlardır.

ODTÜ düşmanlığı da buradan gelmektedir. ODTÜ öğrenci gençliği o günlerden bugünlere mücadele geleneğini hiç eksiltmeden sürdürdü. Ankara’nın en kıraç arazilerini ağaçlandırıp yeşillendiren bu kuşakların ne denli ileriyi görebilen insanlardan oluştuğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.

“KYK Yurt Binası” yapacağız diye ağaçların katledilmesi yalnızca bu düşmanlık ve kindarlıkla açıklanabilir. “Kavak ağacı; ne olacakmış canım!” demek görüntüyü kurtarmıyor. Evet, doğrudur, kavak kesilir ama yerine yenisi dikilir! Yani, gençleştirme yapılır. Ağaçlar kesilip yerine beton bloklar yapılmaz! Üstelik daha uygun yerlerde bina yapılabilecekken ve üstelik böylesi bir talep yokken... Pes ki pes!

Bu halk, bu tür kinci hareketleri uzun zaman taşıyamaz! Taşımayacak, göreceksiniz!

 

SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTTÜĞÜNÜ SANANLAR!

Kabak” gibi meydandasınız. Oranıza buranıza makyaj yaparak gizleneceğinizi sanıyorsanız kendinizi kandırırsınız. Biz sizi görüyor ve biliyoruz. Gün geçecek, devran dönecek. Hiç bitmeyecek sandığınız devr-i saltanatınız bir gün başınıza göçecek! İnsan emeği, hak, hukuk ve liyakat tanımadan arsızca “çökme”leriniz midenize oturacak! 

Gözlerinizden öpüyorum “Tosuncuklar!”. Cüretiniz, cesaretinizden değil, güce yaslanmadan geliyor. İyi gelmeler!