Zonguldak’ın kentsel gelişim politikaları yazboz tahtası resmen… Benim çocukluğumda hükümetlerle birlikte politikalar değişirdi, bakan düzeyine kadar indi daha sonra… Şimdilerde buna valiler eklendi bir de… İnanın kâbus gibi her şey… Kerameti kendinden menkul bir zat geliyor, “Böyle olacak” diyor… Emir demiri kesiyor, devlet anında seferber oluyor, o uğurda projeler üretilip bütçeler harcanıyor… Sonra dünyanın en ışıltılı çözümünün kendi fikri olduğunu sanan bir başkası geliyor, her şeyi sil baştan yapıyor… Kentin aksı, yörüngesi kayarken harcanan onca emek, kaynak heba olup gidiyor…
 
Sonra bir diğeri geliyor, boş kasnağı eline alıp kendi bildiği kaideyi çalmaya başlıyor…  Bir türlü sarılamayan yaraları kangrene dönüşen kent, olan mecalini de tüketirken, hayat kötü kurgulanmış bir fragmanın sürekli tekrarından ibaret bir kısır döngü olarak akıp gidiyor… İbişleşmiş bürokratlar, arsız siyasetçiler, basının cühela kalemşorları, sivil toplum örgütlerinin iğdiş yöneticilerinden oluşan “embesiller korosu” hallerinden memnun vaziyette bir önceki kudretli efendilerine düzdükleri övgülerin yankısı bitmeden “Gelen ağam, giden paşam” güzellemesine başlıyor…
 
BİR HALT BİLDİKLERİ DE YOK ASLINDA
Zaman zaman “Kentin ortak aklını yaratmak” gibi afili sözcükler dolaşıyor ortada… Ama bunun için küçücük bir adım bile atılmıyor… Şaka gibi ama gerçek olan şu ki, bölgede üç adet üniversite var, hiçbirinde kentsel sorunlar tartışılmıyor… Tartışılamaz burnundan kıl aldırmayan zatı şahanelerinin kimsenin aklına da, bilime de ihtiyacı yok çünkü… Kendilerini her daim alkışlayacak soytarılar buldukları gibi her şeyi de biliyorlar maşallah… Yaptıkları her işin sorun çözmek yerine yeni sorunlar üreten akılsızlık abidesi olması da gösteriyor ki, bir halt bildikleri de yok aslında…
 
Hal böyle olunca akşam bir kararla yatıp, sabah bambaşka proje ile gözümüzü açıyoruz… Nereden geldikleri belli olmayan birileri kentin en olmayacak yerine “protokol cami” yapıyor mesela… “Yahu burası yeri mi” diyecek olanlarsa anında “din düşmanı” ilan edilip saf dışı bırakılıyor… Yaşam kalitesi dibe vurmuş kentte bir parça soluklanmak isteyen vatandaşların tek uğrak yeri olan liman, durduk yerde, tel örgülerle çevrilip giriş çıkış yasaklanıyor… Yurttaşların yaşamını kolaylaştıracak işler yapması gereken hazretler, yaşamı tümden çekilmez kılmak için elinden geleni yapıyor…
 
ZONGULDAK’I AKILDAN, BİLİMDEN UZAK KÖRLER ORDUSU YÖNETİYOR
“Abdülhamit’in rüyası” palavrasıyla cilalanan Filyos Projesi, kimselere duyurulmadan bir holdinge peşkeş çekiliyor… Daha önce bambaşka şeyler konuşulan Filyos’a, bugünlerde, “Çelikte kümelenme” adıyla yeni bir konsept dayatılıyor… Tek sektörlü ekonominin her türlü mahzurunu yaşayan bölge, tam bir oldubittiyle başka bir tek sektöre mahkûm ediliyor… Tüm bunlar hiç tartışılmadığı gibi yapılan sözde tartışma toplantıları, proje lansmanından öteye geçmiyor… Ereğli’deki tersane bölgesi tam bir hurdalığa dönmüşken, Kilimli’de kirlinin kirlisi teknoloji ürünü gemi söküm tesisi dayatılıyor…
 
Herifçioğulları, ciddi ciddi Zonguldak limanını doldurmayı tartışıyor… Sevgili Hocam Hakan Kutoğlu, dahil olduğu tartışmada, “Zihni Sinir Projesi” diye dalga geçmek zorunda kalırken, dünyada bir başka örneği olmadığını söylüyor… Liman, en pahalı su yapısı yatırımı çünkü… Ayrıca Zonguldak için tarihi önemi, sosyal, ekonomik, peyzaj değeri de ortada limanın… İsminin önünde “profesör” yazması da bir şey ifade etmiyor, bir tanesi bile dinlemiyor çünkü… Bana da şunu yazmak düşüyor: Zonguldak’ı akıldan, bilimden, bütünlüklü politikalardan, vizyondan, ciddiyetten uzak bir körler ordusu yönetiyor…