1980’li yıllardan beri yerel ve ulusal basında Bolu’nun yaylalarındaki güzelim arazilerin talanı, betonlaştırılması, mahvedilmesi, gasp edilmesi üzerine haberler okuyorum… 
 
Halkın ortak malı olan pırlanta kadar kıymetli arazileri şahsi mülkiyetine geçiren, sadece “hayvancılık” amaçlı olan meralara zevk-ü sefa amaçlı villalar konduran haramzadelerden nefret ediyoruz.  
 
Son 3 ay içinde Bolu’nun çevresindeki birkaç yaylayı görme imkanım oldu. İnanın çok canım yandı. “Allah, kitap” diye diye birileri yaylaları iyice mahvetmiş. 
 
Devletimizden bir tek isteğim var. İsviçre’de bile olmayan mükemmel yaylalarımızdaki beton yığını kaşanelerin tümünü yıkalım. Yaylalar yazlık ve kışlık mekanlar olamasın.  
 
Ne demek istediğimi anlamak isteyenler Seben Baraj Gölünün etrafını bir dolaşsın derim.   
 
70’li yıllardaki çocukluğumda, her yılın haziran-temmuz aylarında Köroğlu Dağının hemen eteğindeki Bölücekkaya Köyü yaylasında 30-45 gün geçirirdim. Yayladaki evlerimiz tek göz odalı idi. Tümü ahşaptı. İçinde sadece ilkel bir ocak vardı... 
 
Dünyanın incisi Türkiye’yi mahvedenlere artık dur demeliyiz.