Zonguldak’ın diğer illerden eksiği yok, fazlası var.

Eksikliğimizin, kentlilik ve kent bilinci olduğuna inanıyorum. Bu yazıyı hazırlama nedeni de bu…

Zonguldak sahiplerinin katılımı vedesteği ile Zonguldak’ın ihtiyacı olan kent bilincini oluşturulması için çaba sarf etmemiz gerekiyor.  Ortak değerlerimize ve kentimize sahip çıkmak zorundayız.

Zonguldak’ın içinde bulunduğu sorunların sorumlusuyuz biz.

Her kentten daha çok, Zonguldak’ta kent bilincine gereksinim var. Zonguldak için ne yapılacaksa sizlerle ve sizin talebinizle yapılacak. Sorunlar sizlerin görüşleri ve katılımıyla aşılacak.

Sorunların büyük bir bölümü Zonguldak’ın tarihinden, kömürle oluşumundan kaynaklanıyor.

Önce “kömür” dür Zonguldak...

1840’dan sonra

Kırım Savaşında,

Balkan savaşlarında,

Birinci Dünya Savaşında,

Milli Mücadele’de,

Birinci Dünya Savaşı ile ikinci Dünya Savaşı arasında ve

İkinci Dünya Savaşı sonrasında

100 yılı aşkın süre boyunca;

Zonguldak’ta madenci, çocuğunu babasız bıraktı, ülkesini kömürsüz bırakmadı…

Maden ocaklarında Grizu, doğum yeri ayırt etmedi.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, 1927 yılında demiryoluna vurulan kazmanın ucunda amaç kömüre gitmekti…

Kömüre Giden Demiryoluna döşenen rayların kenarında;

KARDEMİR

FİLYOS ATEŞ TUĞLA

ÇATES kuruldu.

Döşenen raylar, kömüre ulaştığında, altıyla ve üstüyle bir planlama harikası olan ZONGULDAK oluştu.

Kömürü, iki demiri ve elektriği ile Türkiye’nin ekonomik mucizesidir ZONGULDAK…

Bu gelişmenin bir sonucu olacak ki,

Sadece Türkiye’den değil, dünyanın her yerinden göç aldı Zonguldak.1990’lara kadar kömürün ve göç alan kent olmanın yarattığı sorunlarla boğuştu…

1848 padişah fermanı, 1867 Dilaver Paşa Nizamnamesi, 1910 teskere-i samiye ve 1940 EKİ kuruluş yasalarındaki yasaklamalara karşın, istenmediği halde kömürün üzerinde il merkezi oluştu. Bu oluşumun bir sonucu olarak; kömürü yuttu, üzerinde yaşadığımız Zonguldak…

Yasaklamaların kalktığı yıllarda, çağ da değişiyordu bu arada..Kömürdeki üstünlüğünü yitiren bir Zonguldak’ın artık bölgenin lideri olarak kalması mümkün değildi. Büyük bir dönüşümün eşiğinde çöküşe geçti Zonguldak.
Kozasına zarar vermeden çıkmalı, sonsuza dek sürecek yeni bir yaşama ulaşmalıydı Zonguldak.

Kültür ve kültür insanı ithal edilmez. Tarihimizi bilim ve sanat kanatları ile kültüre dönüştürmek bizim elimizde…

Kültürümüzü korumak, tanıtmak ve yaşatmak bizin görevimiz.

İşte bunu sağlamanın yolu, “Zonguldaklı olmaktan” geçiyor.

Nedir Zonguldaklı olmak?

“ZONGULDAK’TA DOĞMUŞ OLMAK, NÜFUS CÜZDANINAGÖRE KİŞİNİN SADECE DOĞUM YERİNİ BELİRLER.

ZONGULDAKLI OLMAK; ZONGULDAK’IN BU GÜNÜ ve GELECEĞİ İÇİN; DÜŞÜNCE, DUYGU, GÖRÜŞ YARATMAK, PROJELER OLUŞTURMAK,

ZONGULDAK’I TANIMAK, TANITMAK… ZONGULDAK’IN DOĞASINI, KÜLTÜRÜNÜ KORUMAK…

YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA KÜLTÜRÜNÜ GELİŞTİRMEK, BU DUYGU VE DÜŞÜNCELERİ TOPLUMDA YAYGINLAŞTIRMAK.

SİYASAL, TOPLUMSAL, KÜLTÜREL, SANATSAL ve BİLİMSEL ALANLARDA KENTİ TEMSİL ETMEYE ÇALIŞMAK,  KENT İÇİN EMEK VE ÜRÜN VERMEKTİR.”

Hamit Kalyoncu hocamın yıllar önce yapmış olduğu bu tanım, Zonguldaklı olmanın bize yüklediği sorumlulukların en mükemmel anlatımı…

Havada uçan, yıllarca konuşulup buharlaşan projeler değil ihtiyacımız.İki ucu boğuk bu küçültülmüş kent merkezinde;deresi, denizi, ormanı ile temiz çevrede, kent trafiğinde, güvenlikte ve sağlıkta yaşam sorunlarımız ortak.

Sözüm özü şu ki,,,

Yaşanabilir Zonguldak için çözüm, Zonguldaklı olmaktan, güç birliğinden, ortak aklından geçiyor.